Zikir, ilâhi güce ve anlayışa erme yoludur; 

Mutlu Babanın Zikirden aldıkları ve öğrendikleri: Allah yokmuş gibi düşünmez, Allah yokmuş gibi, Allah her şeye müdahil değilmiş gibi hareket etmez. Çünkü sebep ve sonucun oluşumunda Allah’ın hükmü olduğunu, Allah’ sız bir yaprağın dahi yere düşmeyeceğini bilir.

Allah, Halik’tir, her şeyi yaratır ve gözetir.

 

O’nu daima zikret!

Zikir; ilâhi güce ve anlayışa erme konusunda olağan üstü bir şeydir. Zikir, Allah’ın kutsal isimlerinin yoğunlaşma içinde tekrar etme işlemidir. Bu halde, o isimler insanın benliğine işler. Çünkü tam yoğunlaşma, sadece zihinle değil, sözün de bütün vücuttaki hareketi ile olur.

Rabbinin adını an! Onun adı ile bütün zerrelerin vecd içinde olsun, ‘Allah, Allah’ de ki, Allah’la olasın! Zikirle kendisini anan kuluyla Allah, bu durum karşısında, bakayım kulum ne yapacak der? Kul da ‘benim bu durumum karşısında, Allah ne diyecek, bana ne gösterecek ?” diye diyaloga girer.

Zikir manevi yolda ilerlemek için en emin en hareketli yoldur. Bunu önemseyenler arif olmuş olurlar. Bu hali idrak etmeyenler de bunu sıkıcı bulurlar. Hâlbuki her tekrar edilen isim amaca yönelik olarak ilave güç verir, aydınlanma sağlar, gönül huzura erer.

Zikir ilahi ritim ve mizandır, müziktir ilahi danstır.

Harekette hayat vardır, canlıdır. Canlı olmayan, sevgiye duyarlı olmayan ve çevrelerindeki güzelliği takdir etmeyenler ise, ölüden farksızdır. Aslında zikir, doğal bir müziktir. Bunun yüceliğini kavrayamayanlar, müziğin ruhun gıdası olduğunu söylemişlerdir. Müziği sevmeyenler, taş kalpli olurlar denmiştir.

Zikirle; yüzler güzellik, sesler ahenk, var oluş ise şifalı bir özellik kazanır ve insandaki cazibe ve manyetizma tüm etrafa yayılır. Zikirle, maddi ve manevi yapılamayacak bir şey yoktur.

Öyle insanlar vardır ki, zikirle ruhlarını tüm bağlardan özgürleştirip; sufilerin vecd dedikleri tam mükemmelleşmeye ulaşmışlardır ve asıl vücut sağlığına kavuşmuşlardır.

Vücudun sağlığı; onun düzenli işlemesine ve bu düzenli işleyişte, bedeni bir araç olarak kullanan ruha bağlıdır. Bedeni zikir ile hareketli ruhun beraberliğinin konsantrasyonu, zevktir. Tüm hastalıklar, ritim eksikliğinden kaynaklanır. Zikir kalbe, Allah’la olduğunu hatırlatır. Zakir; zikrine başlayınca, her zerre o ritme uyar. Vücudun merkezinden; uzuvlarına dağılan kan, nabız ve kaslar ritim kazanır.

Zikrin iki boyutu vardır; Biri ruh, öbürü bedendir!

Zikrin ruhu nefestir. Nefes zikrin her tekrarı ile ömrü uzatır. Zikirde geçen kelimeler ateş cevherini ortaya çıkarır.  Bu ateş kalp kandilini de ısıtır ve her kalpte yaygın olarak görülen soğukluk hastalığını iyileştirmeye başlar. Zamanla Zakir, her şeye her varlığa duyarlı olmaya başlar, hayattan nasiptar olur.

Akıl; beden şehrinin valisidir, bedeni tenvir eder. Bazen vali azledilir, bazen de ilâhi merkeze alınır. Âlemin cumhurunun reisi; ezeli, ebedi ve layüzel Allah’tır, âlemde Mukim Odur.

Yegâne şeriksiz hükümdar O’dur. Her şey O’nun hükmü ve mülkü altındadır. O mutlak varlıktır. Ama Allah, bizim anladığımız varlığın ötesinde bir varlıktır ve bu âdemdeki duyularla idrak edilmesi mümkün değildir! Vahdeti vücut yorumcuları, bu durumu mevcut ve Allah arasındaki bir ayırıma dayandırırlar. Bu ayırım; muhtelif rivayetlerle olsa da esas; birlik- çokluk, hakikat- gölge, izafi varlık gibi zıt terimlerle iki ayrı varlık tarzı söylemlerle, (Allah’la varlık) arasında ayırımı daima muhafaza ederler.

Kudret kuvvet, nihan olandır! Kılıflı bedenli varlık kaba, bedensiz varlık latiftir, zariftir, Bakidir.

 

Allah’ın kulu ol Onunla iftihar et, razı ol ve sabret!

 

Her şey canlı ve konuşkandır. İnsan, bunda daha belirgindir. Allah’a kul olan, avfu mağfiret dilemiştir. Kul olmazsa bir insan bu mülke sultan olamaz. Allah’a kul olduğun için, nefes alıp veriyorsun. Allah seni dünyaya getirirken, seni kabul etmiştir. Sen, O’nu kabul etmeye çalış.

O’na kul olma şeref ve saadetine kavuş.

 

Daima Allah’a dönük hayat sür!

Varlık içinde insan olarak yaşıyor, ama yol yordam bilmiyor. Allah’ı bilmiyor ki, ibadeti bilsin! Ama onu yaratan Allah, ona öyle bir meleke vermiştir. O ilahi bir varlık içinde olduğunu ve onu yaratanı hisseder ve bilir.

Cahilin sofusu, şeytanın maskarasıdır. Sorumsuzluk, cahilliktendir. İlmi arttıkça yani cahillikten kurtuldukça mesuliyet başlar. Mesuliyetli varlık idraki ile yaşamak zengin yaşamaktır. Allah’ın Rahman ve Rahim olduğunu bilir, ümitsiz olmaz.

İnsanlar içindeki, Allah’ın farklı kullarından biri, peygamberi öldürmek ister, biri can siperane onun önüne geçer, müdafa eder. Cilveyi Rabbaniye bak ve Sırrullah’tan ibret al!

Allah seni yarattı, seninle meşgul oldu. Allah ’sız olamazsın, olsan bir işe yaramazsın.

Yarabbi, Yarabbi, Dünya denilen bu muhteşem okulun yegâne öğretmeni Sensin! Bu Dünya laboratuarında neyi ki, araç gereç olarak yarattın, onlar seni bize öğretmen, bizi sana talebe kıldı. Sen zaten Ezel- Ebed Âlim-i Mutlak’ sın.

Allah’ın kulu ol, O’nunla iftihar et, razı ol, sabret!

O hükümdarın hükmünü memnuniyetle kabul et! Huzur bul!

Onunla olduğunu unutma!

Allah’ın şanı çok yüksektir. Onunla şereflen!

O Âlim-i Billâh’ tır. Sen buna arif ol!