Varlık erkek ve dişi oluşumundan meydana gelir. Her yaratık, onu yaratanı gösterir. Zan hakikatin yerini tutmaz. Hakikat, Allah’ tandır. Şeytan zanni bilgi, üzerinedir. Allah; ‘İlmi Billah’, ‘Hak Bilgi’ sahibidir.  Bunu dileyenlere verir. İlahi varlığa sahip olana Müslüman denir, diğerine değil.

‘’Allah beni daima, hakikatin dili yapa!’’. El, niçin öpülür. Çünkü o el emek vermiştir, emektardır. Maddi, manevi emek vermiştir. Salih amel de emektir.

Geçmişin yükünü atın; ‘’O yük torbaya konmuş eşya olan bir yük değil ki atayım, bırakayım’’ diyebilirsin. O yük sırtına yüklenmiş, bir hayli süreçtir sana yük oldu; etkisi var, katkısı var. İbret alınması gerek. Bana başka bir türlü, size başka türlü.         

Allah varlıktır, sıhhattir, afiyettir, saadettir, huzurdur, insana verilmiş akıldır, idraktir, vicdandır, artıdır eksi değildir. Eksi artıyı söyler, gösterir.

Hilafet makamına has kılındığı için, ‘İnsanı Kamil’ Hakkın nazar ettiği yerdir. ‘’Çünkü sen gözlerimizin önündesin ve benim nezaretimde yetiştirilmek için, benim sıfatımsın’’ der. Bu ‘İnsanı Kamil’ in Rahman’ ın sureti üzerine yaratılmış olmasına ve Allah’ ın ahlakı ile ahlaklanmasına işarettir.

Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara iyilik et!

Kullar; her zaman ‘Nur’ a Kabe halinde olup, bütün halleri itibariyle yüce Allah’ ın nazarını müşahede ettiğinde, bütün himmet ve fikrini bu noktada yoğunlaştırdığında hal ve nazar ile faal olurlar. Kelam ile değil nuru ilahiyledirler.

Hayvani bedenin, seni kendi ahırına, kendi otlağına çeker. Çoban bunu bilir. Onu otlağına götürür. Semizlenince de keser, yer. Ancak o zaman insanda olur.

Yüksek seviyeli bir görüş ve açı sahibi olmayana ne yapsan boştur. Ancak bir Mürşidi Kamil’ e bende olur, ona saygı duyar, edepli konuşursa birleşik kaplar gibi Mürşit ile bir olur, seviye farkı kalmaz. O da ‘Arifan Zümresi’ ne dahil olur. Hak getire.

Parayı, maddiyatı bir aracı olarak kullanırken, ya israf edersiniz ya da ölçülü kullanırsınız. Malının kaynağının Allah olduğunu bilen, ‘’Alan da veren de Allah’’ der, onu israf da etmez, kıt olarak da kullanmaz; yerinde kullanır. Bu onun hayatında çok mühimdir. Asıl olan; ‘’Ey insan, sensin!’’, senin hayatın ve ömründür.

İnsana nimet verilmiştir. Kaynağı Allah’tır. Nimet zevaldedir, Allah asla! Maksad Allah’tır. Nimet, hamdü senadır. Şükredin, daha çok versin!

Ücret için, kar için, mevki ve makam için yapılan şeyler ne olursa olsun, ibadet değildir. İbadet, Allah’ın yüzüne dönmektir, O’ na bakmaktır. Yoksa Allah bunların yüzüne dönmez, bakmaz; farkında bile olamazsın.

Yanlış yaptın, nefsine tabi oldun, zarara uğradın. Bunun zararlı olduğunu anladın, tövbe ettin. Bir daha yapmamaya karar verdin. Bitmez gördüğün zararları telafi etmeye çalışacaksın.

Ey Cemal sahibi lütufkâr Allah’ım, celalin, kahrın, cebrin, kastın; sonsuz ‘Vasi’ lütfundandır. İdrakimi arttır! Beni feraset sahibi eyle! Amin!

Muttakiler ve salih insanlar da günah işlerler. Allah mükemmel ve kul eksiktir. Kul yanlışlık yapar. Yanlış yaptığının farkına varmak, tövbe etmektir.

Yaşantınızın her anında Allah’ ı anın! O’ nu unutmayın!  Maksat, Maksadullah budur.

Tarzı, davranışı hasenetten olan, sadık insanlarla olanlar, şanslı insanlardır. Hamdü sena ile şükürdedirler. Mutlu olurlar. Şefkat sahibidirler.

Dergah bir hanedir. Ailedir.  Bu handede toplananlar, kardeştirler. Bazıları misafir olarak gelir, giderler. Bazıları da aileyi sever, onlar aileden olurlar. Dergahın babası, gelenleri sever, sevinir, gidenlere üzülür, onun hiçbir maddi, ekonomik, düşünce ve karı yoktur, hiçbir makam, rütbe ve menfaati yoktur. Bu noktasına ibretle bak!

Keçiyi koyun, kuzu yapmaya çalışma!. Hepsini sürüye kat. Onları meraya götür, yedir, içir, sahip ol! Ey MUTLU, sen Allah’ ın çobanısın. Allah sana lütfetmiştir. Hamdü sena et!