Tevekkül etmek demek; elzemi yapmak, fazlayı terk etmektir.
Nefislerdeki temenniler, Allah’la ünsiyete zıttır. Çünkü O, temennilerle idrak edilemez! Kuruntular, aldatır, insan buna alışırsa, bir daha ebediyen iflah olmaz. Ancak vakit kaybettirir, eline bir şey geçmez. Allah’ tan ünsiyeti kesmek, akılsızlıktır.
Nefiste, ne ilim ne de hakikat hâsıl olur. Ey zavallı nefs, sen nerede Allah’a yakîn olmak nerede? Allah kimin basiretini keşfe açarsa, kilidi açılır ve kabirden haşr olursa yakîni görür, bilir. Buna da, en az nefs sahibi gayretli kimseler nail olurlar.
Nefsanî olan şeylerden arındınsa; aklını ve kalbini Allah’a tevekkül ettin, hayatta her halükârda buna gayret ettin, bunun için çalıştın, kendi eksikliğini gördünse Tevekkülün yerini buldu demektir. Zaten, Sistemi ilâhi, sana bunu öğretiyor. Yan gelip yatmayı değil! Yan gelip yatıp, “Allah Kerim” diyemezsin! Esas olan; varlığa ve sistemi ilâhiye saygılı ve samimi olmak, huzurlu ve idrakli; akıllı ve vicdanlı yaşamaktır.
“Hasbin Allah ve nimel vekil” ayeti, Allah’a sığınma duasıdır. Allah’a hamdü sena olsun ki sana bunu hatırlatan bir dua var. !
Derman arardım, derdime
Derdim bana, derman imiş
Burhan sorardım, aslıma
Aslım bana, burhan imiş
Bu âlemin enteresan olması, onun sır olmasıdır. Hayatın faaliyeti, hep o sırrı çözmek içindir. Sırrı çözemezsin, yeter ki tevekkül et!
Hayat, Hayy olan Allah’a aittir;
Hayat, kula Allah tarafından bir süre için verilmiştir. Sonunda ruh da aslına rücu eder. Görünene değil, görünmezin Rabbine sığın! Seni Allah yarattı.
Hayatı anlamak ve (boş şeylerden) vazgeçmek, insanı kemale götürür. Hayatın içinde yenme de vardır, yenilme de. Yenmenin tadını, yenilme verir. Açlık, yemeğe talep ettirir; yemek lezzeti arttırır, tamah da zararı arttırır. Açık ve doğru olmak, yalan ve kapalı olmak zilletine düşmemektir. Açık olamayanlar, yalan ve hatayı alışkanlık haline getirirler. Onlar da iflâh olmazlar, hayatları zehir olur.
Hatayı anlamak ve vazgeçmek, insanı kemale götürür. Kusurunu savunmak, kusurundan hatasından kurtulmak değil, hatasında ısrar etmektir. Hatta kusurunu birinden saklıyorsa, bunu sana kim söyledi diye kızar.
Yakîn, ilmin artması ile olur.
İlimden maksat, Allah’tır. Allah seni tam yarattı, kalbini temizle, onunla murakabe ve ünsiyet et! O’nu ulula, gündüz meşgulsün, gece gafleti koy, Allah’tan utan! O’nu an! O zaman Yakîn olursun.
Yakîn, ilmin artması ile olur çünkü yakîn ilmin ruhudur. Yani, Allah’la irtibatlı ve bağlantılı olarak yaşanan bir hayat, sükûnet ve huzurda olan hayattır. İlminin arttırılmasını isteyen, yakîni öğrenir ve Allah’tan başkasından bir şey istememeyi anlamıştır. Bundan dolayı da, her akıllı kimse, Mevlâsından başka bir kimseden bir şey istemez. Bu yakin hali de, onu aynel yakin, ilmen yakın ve Hakk’ el yakin mertebelerine taşır.
Yakin hali; ilmen yakîn, aynel yakın, Hakkel yakîn olmak şartı ile iç güvenliği ve huzur arasında şerefli bir makamdır. Kalbe, Allah’ın yerleşip karar kılmasıdır:
İlmen yakîn; Âlim olan Allah’ın ilminden nasiptar olmak halidir.
Aynel yakîn; Allah’ın ilâhi bir eserinden, eseri yaratan Allah’ı gözle müşahede etmek halidir. Hakk’el yakîn; Hakk el yakîn olan Allah’ı şüphesiz idrak etmektir.
Kalp, aynadır. Onu, karanlık koymamak lazımdır. Onun üzerinde, bir toz dahi olmamalıdır. Daima onu, tövbe ile temiz tutmalıdır ki huzurlu olalım. Günahın, hatanın verdiği zararı izale etmek, edebilmek; fiili tövbe ile mümkündür.
Bir şeye haram koymak, ilahi sisteme karşı gelmektir!
Marifetten nasibi olmayanlar marifete kalktılar. Hâlbuki ast astla, üst üstle yarışmalıdır. Yoksa ast üstle yarışamaz. Peygamberi peygamberle, ashabı ashapla, Sıddık’ı Sıddık’la karşılaştırıp, bunları birbirine karıştıranlar, cahillerdir. Âlimler bunları görmüş, idrak etmiş ve sistemi ilahîye ulaşmışlar huzurlu olmuşlardır. Yusuf zindana atıldı, orada da sultandı.
Bir şeye haram koymak, ilahi sisteme, manaya, faydaya haram koymaktır. Allah, her şeyi yerli yerinde yaratmıştır. “Bu ne için yaratılmış” demek, yaratılana müdahale etmek, ukalalıktır.
İsrail oğullarının en sofuları Farisilerdir. Cahil sofular boyuna dine zanlar yani hurafeler katarlar. Müslümanlıkta da bu çok vardır.
Allah ne yaratmışsa manasız değildir, o kullanılır. Burada yasak olmamalıdır, ama yerinde kullanılmalıdır, yerinde kullanılmazsa, zulümdür. Bu makȗlatın dışında konan yasaklar, yanlıştır. Allah’ın insan için yarattığı faydalı şeylerden onu mahrum kılmak, demektir. Allah, zaten insana akıl idrak ve vicdan vermiştir. (Ve kutsal kitabında insana (haram) zararlı olan şeyleri belirtmiştir)
İnzivaya çekilmek her şeyden el etek çekip bir kenara çekilmek değildir. Bunu Kendine hakim olamayan ve nefsinin esiri olmuş insanlar yaparak bir kenara çekilirler ancak nefsi dizginleyip mümin yapmadıkları için inzivaya çekildikleri yerde nefis faaliyetine devam edip rüzgarlı havada yanan mumun alevi nasıl sürekli sağa sola savrulup dimdik duramıyorsa nefsin arzu ve vesveseleriyle aklı bin bir arzu ve istekle sağa sola savrulur ve kişi gerçek anlamda asla tefekküre dalıp herhangi bir konuda yoğunlaşamaz ve de ibadetleri dahi doğru dürüst yapamaz. Çünkü nefis sürekli aklı bin bir istek ve vesvese ile meşgul edip sağa sola çekerek arınmalarına engel olur. Böylece bu insanlar asla arınıp tekamüle ulaşamazlar.
Arınmanın en kestirme, en kolay ve en hızlı yolu nefsin istediklerinin tam tersini yaparak nefsi önce dizginleyip zamanla durgunlaştırıp mümin etmektir. Ki böylece nefis hiç bir istek ve talepte bulunmayıp aklı çeşitli istek ve vesveselerle meşgul etmediği için zihin durgun havada yanan mumun alevi gibi sağa sola savrulmayacağı için insan rahatlıkla tefekküre dalıp her şeye ve her güzelliğe yoğunlaşıp uluhiyetten arzuladığı ve ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiyi alıp kendisini daha fazla eğitip geliştirerek tekamül yolunda emin ve sağlam adımlarla ilerleyip asla sarsılıp yıkılmaz. İşte bu noktaya ulaşmış olanlar gerçek anlamda TEVEKKÜLE ulaşıp gerekli ve zaruri olan şeyleri nefisten uzak olarak yaparlar gereksiz ve zaruri olmayan şeylerden de uzak dururlar.
İşte bu nokta da insan nefsin ne olduğunu çok iyi anlayıp bilir ve böyle de Rabbini de gerçek anlamda bilme noktasına gelip vahdete erer.!
Bu noktaya ulaşmış olan insan nefsin arzu ve isteklerinden kurtulmuş olduğu için sadece gerektiği için gerekeni yapar ve böylece günah ve sevap ikileminden kurtulup kolayca tekamüle ulaşıp onunla bütünleşir. İşte bu nokta ENEL HAK noktasıdır. Ne mutlu bu notaya ulaşmış olan canlara.
ONLARA SONSUZ SEVGİ SAYGI VE SELAMLAR OLSUN.
Yaşamışlıklarımdan edindiğim tecrübe ve ulaştığım nokta bu şekildedir. SELAM OLSUN HER KESE