Varlık daima bir üst varlığa tekâmül eder;

Kurt insanla ünsiyet etti, köpek oldu. Varlık daima bir üst varlığa tekâmül eder; toprak çiçeğe, çiçek hayvana, hayvan insana, insan Allah’a yaklaşır. Mahlûk kademe kademe Halik’ e yükselir. O’ndan inmiştir, O’na yükselir, O’na varır. Aslında her şey Zül Celali vel ikramdır.

Allah sıra sıra olaylar yarattı ve onlar üzerinde insana geçitler verdi. Ara geçidi bul gel dedi, bulamıyorsan Ferhat gibi del de geç, gayretli ol, senden gayret benden lutfu bereket. Beni izle, seni izle, varlığı Benim yarattığımı ve Beni bil, her şeyden maksat Beni bilmektir.

Allah’ın verdiği düzeni görmeyip düzen koyanlar, kendilerini ve insanı zahmete sokarlar. Allah’ın kurduğu verdiği düzene saygı duyar onu izlersen huzur ve afiyet bulursun. Kalp, nefsin ötesinde Allah’la tatmin olabilir ancak. Allah’a esması ile yaklaş. ‘Subhanel Rabbiyel Âlâ’ de. Allah’a esması ile varabilirsin. Esmayı vesile et! Vesilesiz doğrudan doğruya Allah’a varamazsın!  Kendini Allah’a ada! O seni kendi için yarattı.

Gece Allah’ı anan kimseyi hiç kimse engelleyemez.

 Hata ve kusurlarınızı görmemezlik etmeyin

Manevi cömertliğinizi eksik etmeyin.

İnsanlara yumuşak ve güzel bakışlı olun,

Bunları ben yazarken evvela kendime söylüyorum,

Sonra size gayrıya söylüyorum.

Antalya

Melek iyilik yapar şeytan kötülük, insan her ikisini de yapar.

İnsanın cin yönü, melek yönü, bir de akıl yönü vardır. Cin yönü, onu daima süfli aşağı yöne çeker, dolayısı ile kötülüklere gark olunur. Melek yönü galip gelirse, o kişi iyiliğe, doğruluğa meyilli olur, sadırı yarılarak melek kudreti ile kötülük yapamaz hale gelir. Daima iyilik içre olur.

Muhabbet ehli Veliler!

Bir âlimi görmek onunla olmak insan için lutuftur, huzurdur, sıhhattir!

Bir veli ile olmayı ganimet bil oğul! İyi bil ki Allah’ın rızası onlarladır.

Onların huy ve ahlâkına uy ki himmetlerine nail olasın.

Onların sohbetlerinden geri kalma!

Onların makamları izzet ve muhabbet makamıdır.

Gönül ehli, dünya ilmi olan fizik, kimya ilmi ile değil, sevgi ve muhabbet dili ile konuşurlar. Bilirler ki kulun yaptıkları surettir, manası Allah’tandır!

Varlığı ‘yegâne’ olan insanın bedenini yaratan, ona ruhundan üfleyen Allah’tır. Böylece onda akıl, idrak ve vicdan oluştu. Bu hassaya sahip olan insan kendini, dolayısı ile Allah’ını bildi. Her halükarda Allah’ın ilmini takip edende, ilham başlar. Mevcut bilgisi yetmez, ilham başlaması lazımdır. İtikâf içe dönük, içten bakış demektir. İçinde ilham veya vahi olmayabilir. Bu, içinde mana yani Allah yoksa veya varsa ona bağlıdır.

Ben ne ilimle, ne de ibadetle Allah demedim. Gönülden Allah diyebildim. Eğer konuşmayı iyi bilseydim, ehil olsaydım, etrafımdaki insanlar benden kaçmazlardı. Eğer Allah’a sığınır, ondan belagat, nezaket, havf-ı recada bulunabilirsem kimse benden kaçmaz.

 

Kulun Allah’tan razı olması için, Allah’ın kuldan razı olması lazımdır.

Allah öyle bir kemal sıfatlarına sahiptir ki, hiçbir şeye benzemez ve hiçbir şeye benzetilemez. Kurt, kuş, cümle lisan onun hakkında konuşuyor, idrak eden ise âdemdir.

Kul; Allah’tan, O’nun yarattığı dünya bağlarını bir araya getirerek, kanaat ipi ile bağlayıp ve doğrulukla, ümitsizlikten geçerek huzur bulur. Bu huzur; neşeli ve sevinçli, iyi ve tatlı zamanlarda Zatına şükürde bulunmak, elem ve ızdırap vakitlerde kara günlerde O’na sığınmakla olur. Allah’a, onun verdiği hale sabır, sabırdır. Sabreden sevgi sahibi olur.

‘Emir olunduğun gibi ol!’ buyruğu gereği;  her varlık, yılanı, kurdu, kuşu, ceylanı, insanı ve bütün âlem olduğu gibidir, değişemez. Keçi koyun olamaz. Her varlık, olduğu gibi yaşar ve davranır. Arif onu seyreyler; Bazı insanlar vardır; paranın cihadını üslenirler, bazıları ilmi irfanı üslenmişlerdir. İnsana seslenin, ismin en alası Abdullah’tır, Allah’ın kuludur (kul Allah ne isterse onu yapar!)

Rufai tarikatına ister arzu ile ister kaderen tabi olanlarda; vücutlarına ister cehden, ister kazara her hangi bir darbe yara ve çizik gelse işaret olur. Bundan hata ve ziyan gelmez.

Tefekkür, düşünmektir.

Tefekkür (derin) düşünmek için; durup üzerinde düşünmek iyi anlamak, bir yer sahibi olmak, akıl sahibi olmak ve aklı yer etmiş olmak lazımdır. Bir akılsız, mekânsız ve mesnetsiz olanın tefekkürü olamaz. Yerini bilen ağaç meyve verir, yersiz ağaç odundur.

Ön yargılı olanlar inatçıdırlar. Bilginin özüne varmayanlar küfürde, ön yargıda olanlardır. Tasavvur ise doğruyu ve faydalıyı arar bulur. Akıl tasavvurun ardından gelir. Tasavvur Allah’ı ve onun ilmini takip etmektir. Akıl tasavvurdan faydalanır.

Tezekkür ise; hatırlayıp tekrar düşünmek, Allah için alıp vermektir. Nimetin Allah’tan olduğunu unutmak felaketi davet eder. Çok şeylere sahip olup Allah’ı anmayan,  her varlığın O’ndan olduğunu unutan kaybeder. Niye kaybettiğini unutur da,  suçu başka şeylerde arar, şunun bunun için kaybettim der. Her halükarda;  varda ve yokta Allah’ı unutmayan hikmet sahibi olarak yaşar. Neye elini atsa, ona sahip olur. O bilir ki, her musibetin akabinde nimet hâsıl olur.

Veciz sözler

Alırken, satarken tespit edilmiş okka ve metre ile kontrol et. Eksik alıp, eksik satma! Bu boşuna uğraştır.

Akılsızlığı akıl sayma, akıl sanma, kötü, kısa ömürlü olur. Kötüye uzun ömür verilmez. Faydalı olan, uzun ömürlü olur.

Nevri döndü, yani yüzünün rengi döndü. Bu gönlün, razı olmadığını gösterir. Gönle, terse düşmekten gelir.

Emeğe saygı Allah’ın lutfuna saygıdır. Haddi bilmektir. Emek azizdir.

Yakîn hali; gerçeği çırılçıplak görmektir. İman etmek; görmeden görmektir. Ay, gece ve sabah. Arifi Billâh; olan, gecede, aydan sabahı gördü.

Sevmek ve sevgiliye kavuşmak; sevgiliye kavuşunca sevgili de sevinir. Bu hal, dünyada olur. Bu suret âleminde görülür ve öğrenilir. Hakikatte Allah’a kavuşur senin gibi. Bunda Allah da kulu da O’na kavuşunca sevinir.

Dünya devam ediyor. Sen bu devam içinde ne zaman oldun? Bir gün geldi, sen bu dünyadan çıktın. O devam ediyor.

Tüm zamanlar zamanı yaratanı söyler. Onun için zamanın sonu yoktur. Hakikati söylemek, zorluklar içinde de olur, kolaylıklar içinde de olur.

Bedenin haccı Mekke’deki Kâbe denen dört duvardır. Ruhun Haccı, gönüldedir. Yani; esası şu ifadedeki gibidir: ‘Ararsan mevlâyı gönülde ara, Kudüs’te, Hac’da değildir.’

Gönlüne bağlı olan, bağlıdır. Vücudu nerde olursa olsun, gönle bağlı olan yere göğe sığmayan, Allah’ın gönülde olduğundan gönle bağlıdır.

Atını çayıra saldım, onu yılkı at yaptım.

Artık onu tımar etmedim, yem su vermeme ile bağlamadım

Artık, manevi tutukluğu hür oldu.

Neşem arttı. Seninle olmak, sana sığınmak Reva oldu.

25.5.2015 Antalya