Vahdet-i Vücut!

 

Alemde bulunan her nesnenin kaynağı, HAK’kın kendi kudretinden fışkırıp yayılan ulu nurdur, ışıktır.

Bu nur-u kadîm’e; kelâm, kelime denir. Yaratılmış her şeyin bir kelimesi, adı vardır, (adsız hiçbir varlık yoktur).

 

Güneş, menşei Allah kelimesinin (Lafz-ı Celâl) ışığından olup, suret aleminde güneş adını almıştır, hakikatte Allah’ın nurudur. Her şey O’nun aracı ile var oldu, var olan hiç bir şey onsuz olmadı.

Sen de onun rengine boyandın, solmazsın artık!

Kesrette çok görünür, aslında (vahdet-i vücud) tektir.

 

Yaradılıştan maksat Âdemdir. Maksat Âdem olduğundan Hz. Muhammed sembol edilmiştir.

Dolayısıyla Allah’ın, sen olmasaydın Ben bu alemi yaratmazdım, dediği Âdemdir.

Mesih, Allah’ın insandaki tecellisidir! Büyük kaynaktan gelen insan ruhunun, şanlı sonu Allah’a geri dönüştür. Bundan maksat bu suret varlığın arkasındaki Hakikat varlığıdır. Kainattaki bütünlüğü tamamlayan, insan varlığıdır. İnsan bu bütünlüğü tam manâsı ile kavrayıncaya kadar, Âdemlikte

devam edecektir.

 

İlim de bunu diyor!

 

Senin bir hareketinle, ayna denen bir cisim kendiliğinden aynı hareketi yaptığı gibi, acaba insan zihni

de böyle bütün olabilir miydi? Evet, Hep birdir!  Ama bu kesret alemi icabı ayrı görünür!

 

Dolanık=Bütün

Bütünlük teorisi, kuantum fiziğinin en önemli ve gizemli konularından biridir.

(İlim buna Parite teorisi demektedir. Parite teorisi ‘Kâinatta meydana gelen bir parçacık ya da kuant,

tek başına değil, benzer veya zıt eşi ile meydana gelir şeklinde özetlenebilir.) Bunun anlamı, bu iki

foton parçacığının birbirlerinden uzakta olmalarına rağmen birbirlerinden haberdarmış gibi aynı davranmalarıdır. Aslında foton bir bütündür. Fotonu parçalara ayırsanız her parça bir bütün gibi

hareket eder. Diyelim bir foton parçacığını ikiye bölüyoruz. Birini yalıtılmış bir ortamda bir bilgi veya

bir hareket yüklüyoruz! Diğer ortamdaki de aynı hareketi yapar!

 

Bunun mâna ile ilgisi…

 

Kendi özü ile bütünleşen kişi huzur, barış ve teslimiyet içinde olur!

Yani gerçekten üstün yaratılmışlığının idrakine varmış olur. Yani, yalan söylememek gerçeği kendi nefsinden fazla sevmek dürüstlüğünde olmaktır. Bu yaşadığı olaylardan ders almakla olur. Bu ders

almak da evrensel zekânın, yasalarının farkına varmakla gelişir. Yani ilahi sistemi bilmekle…

 

Aslında insana eşyayı görme hususu yanında hikmeti, hakikati görme hususu da verilmiştir. Yani o,

iyi kötüyü görecek ve ayırt edecek kabiliyettedir. Onun için denir ki; ‘ne kadar iyilik yaparsan o kadar

iyilik görürsün, ne kadar kötülük yaparsan, o kadar kötülük görürsün’. Sana müşahede hususu bahşedilmiştir!

 

Hızır’ı kendinden uzak gördüğün zaman, Hızır senin gibi bir insan olarak zaman, zaman sanagörünür.

Ama Hızır’ı kendinden ayrı görmediğin zaman, o seni sende uyarır. Zaten gelen de yine sensin!.

Başka bir kılığın içinde görünür!