Tasavvufi bakış!

 

Tasavvuf, âlemi eksik gözle görmektir. Hatta âleme karşı, gözü kapamaktır.

Tasavvuf şekilde değil, manada bakıştır. (olayın şekline değil taşıdığı manaya bakma ilmidir)

Şekil ve suret âlemi, (sıradan) halkın nasibi ve payıdır.

Ehli tasavvuf bu muhteşem âleme eksik bakar ( çok önem vermez). Tasavvuf, halkı aradan çıkarmaktır (halkın dediğine aldırmaz). Bu aldırmazlık ve eksik bakış, (her türlü) sıfatın fani olduğunun ona malum oluşundandır. Bakmak ta âlemdendir.

Âlem, baki kalmayınca, ona nazar da baki olmaz.

Ehli Hak, (derviş), bu eksikten, tam ve yüce olan Samedi görür.

Ve O’nun Samediyetine dayanmak, asıl konfordur!

İnsan halife olacak kadar şerefli ve aziz bir varlıktır. Ama o, Hilkatın halifesidir, Halik’in değil!

İnsan için Allah şarttır,  Onsuz olamaz! İnsan, ilahi iradeye karşı cahildir. O’nun için O’nun idrakine karşı acizdir. İlahi nefes, insanlara ve varlığa can veren ruhtur.

 

Veciz sözler

Sen topraksın, biz bedenen her şeyi senden alırız. Senden aldığımızı sana tümü ile geri vereceğiz. Sana ve bize verilen Allah’ın ilahi emrine uyarız.

Sekerat üzerinde olan insan, yani ölüm anında olan insan sır içindedir. Sırral vücut olma anındadır.

Kelimelerle sınanmak yani kelimenin ifade etmeğe çalıştığı olaylarla sınanmaktır. Hz. İbrahim’in ateşle sınanması gibi…

Hiçbir şirk, Allah’ın aziz ve Samet olan hususiyetine hiçbir tesir etmez. Allah izzet sahibidir. İzzeti Allah’ta aramalı.

İyilerden kötülük gelmez. Kötülerden de iyilik gelmez. Kötüyü iyi etmek, iyiyi kötü etmek senin haddin değildir.

Geçici nefsini öne almayanlar, ölümsüz ruhun azizliğinde yaşarlar ve tamame ve devamedirler.

İtikâf; Allah’a yaklaşmak için bir vesiledir. İtikâf, dünya nimetlerinden bir müddet uzaklaşıp, dünya ve ahretin anlamını, varlığın hikmeti hakkında düşünme fırsatını yakalamaktır.

Tuğyan; taşma, taşkınlık, azgınlıktır. Her tuğyan olanın, tufanı olur; mesela ahlakı tuğyanın, ahlakı tufan olur.

Muhib ve aşıkın hattı zatında kendi iradesi yoktur ki, muradı olsun. Hak bir kimseyi irade ederse, o kimse Hak’tan başka bir şey irade edemez.

Tabiat sahibi ile tevhidin hakikati arasında perde vardır. Hakkın iradesine razı olanın, kendi iradesini terk etmesi lazımdır ki, murat olsun. Yani tariki irade olması lazımdır.

Bir insanın hayatı monoton bir hal almışsa, yani yaşamı itiyat, yani alışkanlık haline gelmiş, tek düzey alternatifsiz bir halde ise, o adeta yarı ölü bir yaşam sürmekle cezalanmıştır. Yani perdelenmiştir.