Hizmetsiz, kurbet ve yakınlık olmaz!

Ben, bana ait değilim, verilmiş bir vazife ile doğdum!

Herkes bir vazife ile doğmuştur. Bu dünya çalışma, Allah’ın isteklerine hizmet etme yeridir!

İbadeti ile hizmeti engellemeye kalkmak (Çalışacağına devamlı ibadet etmek) cahilliktir.

Emeğini esirgeyemezsin, hizmet ibadettir. Hizmetini yapmalıdır. (Pirim himmet, yavrum hizmet)

Ahirette ( iyi bir yerde olmaktan) murat, bu dünyadaki talebin ve hizmetin neticesidir. Zira dünya da hizmet edersen, ahirette kurbeti (Allah’a yakınlaşmayı) elde etmiş olursun.

Hizmetsiz, kurbet ve yakınlık olmaz!

(Hizmet, nefsi eğitmenin en iyi yollarından biridir)

Kul tarafından göğüslenen mücahede (nefisle yapılan mücadele), Hakk’ın tevfiki (yardımı) ile Hakk’a vasılın (ermenin) sebebi olur. Yani, müşahedeler, (manen şahit olunan şeyler) mücahedelelerin mirası ve neticeleridir. Hakk’a vasıl olan herkes, Allah’ın fazlı ve lütfü ile ona ulaşmışlardır. Zira mücahedenin rücûu kuladır, müşahedenin illeti ise, Hakk’adır. Yani mücahede eden, müşahedeyi bulur!

 

‘Alaka’!

İnsanın ana karnında ilk oluş şekline “Alaka” denir. İnsanın var oluşu, Allah’ın insanlara alâkası, insanların da Allah’la alâkası ile başlar ve insanın evvelinden ahirine, hep O’nadır.

O’ndan vücut bulur, O’na döner.

Allah kulunu imtihan ediyor değil, onunla alâkası istislâfındadır. (O kulunda yaşar )

 

Allah AHED dir

Bütün varlık, Allah’ın emrindedir ve O’nun kuludur. İnsan da böyledir, Allah’ın emrinde ve Allah’ın kuludur. Yalnız, insanın ayrıcalığı, kendi isteği ve iradesiyle kul olmasıdır. İnsanda bunu sağlayan akıl, gönül zenginliğinden gelir! Sen bedeninle değil, ruhunla insansın. Dışına değil, içine bak! Bedeninle ölüp, ruhunla dirileceksin.

Sonunda dönüş Allah’adır.

İnsanın nefsine kapılıp, kendi kendine yeterim demesi en büyük şirktir. Hiç kimse, Allah’ın yardımı olmadan, O’nun rızasına ulaşamaz. Bir insan, ‘Ben hakikattenim’ demez de, ‘hakikat benim’ diyerek Allah’ın hakkını inkâr ederse, hangi hakkı kabul eder?

Her şeyin başlangıcı Allah’tandır, varış da O’nadır. O Ahed’dir.

Ruh cennete kiracı

Cesetse ruha mucir (kiralayan)

Ev sahibi kiracı

Can ikisinden hacir (göç eden)

 

Takva sorumluluktur.

Çok merak ettiğin bir şeyi soruyorsun. Çok merak etseydin emek sarf ederdin. Düşünür ve araştırırdın. Bu yol, perişanlık, gevşeklik ve tembellik götürmez. Zahir, birlik ve bütünlük ister. Perişan ve dağınık olanlar, yollarına devam edemezler. Dolayısı ile hikmet sahibi olamazlar.

Bu yol muhabbet ehlinindir. Sufi, ruhları Hakkın huzurunda safa halinde olurlar.

Mürşidi Kamil’in meclisinde olanlar, onu dinleyenler, her söylediğiyle amel etmeseler de onlara faydalar olur. Dinledikleri sözler, o kimsenin kalbini kuvvetlendirir, ölmüş duygularını uyandırır. Gönüllerinde güzele yönelme arzusu olur, kibrini kırar, benliğini yıkar, boş davalardan geçer. Kendini bilme yoluna girer.

Hz. Süleyman der ki;

‘Nefsini yenen bir kişi, tek başına bir şehri fetheden kişiden daha büyük kahramandır’.

 

‘Mutu kalbe ente mutu’ ne demektir?

Başı ve sonu olmayan, Varlığı asla yok olmayacak olan, mazi ve istikbal intibası ile daima mevcut olan Allah, ezeli ve ebedidir. Sıfatları ile beraber Kadir’dir.

Bekasından maksat, varlığının devamıdır. Allah muteal ve münezzehtir!

Fena ilmi dünyanın fani olduğunu bilmen, beka ilmi de ahretin beka olduğunu bilmendir!

Ahiret daha hayırlı, daha bakidir. Çünkü o âlemin ömrünün bekası, fenada değildir.

Ahrette başlangıç itibarı ile mahlûk ve netice olarak fani iseler de sonuç itibarı ile bakidirler.

Tasavvufi manadaki beka ve fani şudur. Cehalet fani olunca, ilmin bekası zaruridir.

Bilgisizlik yok olunca, mutlaka bilgi var olur ve bakidir.

Asilik hali fani olunca, itaat hali baki olur.

Kul için ilim ve taat hâsıl olunca, o zaman zikrin bekası ile de gaflet fani olur. Yani kul Allah hakkında ilim sahibi olur ve bu ilmi de baki ve daimi olursa, onunla cehalet fani olur.

Gafletten fani olunca, onun zikri ile yani onu unutma hali sona erince, onu hatırlama hali ile baki olur. İşte bu halde “mutu kalbe ente mutu” sırrına nail olunur.

Ruh ve sır ile idrak etmiş olanlar, her şeyden yüz çevirmişlerdir. Muratsız olmuşlar ve hiçbir şeyden haz almaz olmuşlardır.

 

Veciz sözler;

Hayırda israf olmadığı gibi, israfta da hayır yoktur.

İlâhi sistem, yanlışı ve eksiği kabul etmez.

Kahırla, lütuf iç içedir. Acı ve tatlı, bir manadır. Anlayana aşikârdır. Anlamaza nafiledir.

Cehaletten, daha çaresiz bir dert yoktur. Dertler, cehaletten gelir. Cahil, derdinin nerden geldiğini bilmediği gibi, sakınmayı da bilmez.

Asıl keramet, kötü ahlâkı bırakıp, güzel ahlâklı olmaktır.

Ateşe dayanacağın kadar, günah işle!

İnsan ne zaman azar? Ben dediği zaman, azar. Ben dediğinde; kendi kendine yettiğini sanmak, ölmeyeceğini sanmak, bütün azgınlıkların sebebidir.

Müşriklerin temel sıkıntısı, görmeyen bir Allah’a inanmalarıdır.

Secde, Allah’a tam teslimiyetin sembolüdür. Kuran’daki öğreti, indiği geceyi bir ömre bedel kılar.

Varlık hakkındaki soruların cevapları, Allah katındandır.

Bilgi Allah’tandır, haber de insandan.