Allah’ın gönle sığmasının sebebi, gönülde “benlik” olmamasındandır.

Gönül zaman ve mekâna göre değil, zaman ve mekân gönle göre yön tutar.

Aklı gönle bırak.

Gönlü eşyadan arıtabilirsen, o hak nuruyla hemen alevlenir.

Gönlün birleşik kaplarının aralarını kesme ki tek seviyeyi tutasın.

Seccadeyi gönlüne ser ki sacit ile mescut bir olsun!
(Sacit: Secde eden. Mescut: Kendine secde edilen. )

Gönül aldanmaz, ama şu nefsani beş duygunun alışverişini gönül zanneden aldanır.

Her vücut kuyusunda bir Yusuf vardır.

Gönle imkânsızlık yoktur! İmkânsızlık ancak eşyadadır.

Gönlün büyüğü küçüğü olmaz, gönlün tezahürü olur.

Sadrını açmayan, gönül hinterlandına giremez. (Sadır: içsel bakış)

Gönlünü rahat tutanın bedeni rahattadır.

Gönül vücutta yaşar ve vücudu yaşatır.

Gözü açık olan görür, gönlü açık olan anlar.

Bazen bir hisle olacak şeyi önceden biliverirsin… Bu ne? Bu, tek gönülün, manada, ta o “KUN” anında, olup biten her şeyi bilmesinden gelir. Mesele zaman ve sıralama farkında. O da şu: Şimşek çakar, ama sesini sonra duyarsın! (‘Daha Adem yaratılmadan ben Peygamberdim’ hadisi)