İnanan insanlar bu dünyaya, buradaki olaylara ve yaşama koşullarına inanırlar. İnanmayanlar ise, Allah’a, ahrete, kıyamet gününe, öldükten sonra dirilmeye inanmaz. Dikkat edersek, bunlar gözle görülmeyen elle tutulmayan bir dünyaya işaret ederler. Hatta cennete girmeye hak kazananların, inanıp iyi işler yapacak kişiler olduğu söylenir.

Ölümsüzlüğü tadana, ne yazar ölüm

Tatmadan böyle diyeni, çok bozar ölüm

Bedende doğan, bedende ölür

Ruh cevherdir, ne doğar ne ölür

 

Eğer anne ve baba, muhabbetli ve akıllı olsalar, evvela çocuklarının fıtri kabiliyetlerini keşfedip, ona göre yönlendirirler, bu yolda bir meslek sahibi yapıp, hem kendilerine hem de insanlığa faydalı olurlar. Yaşama zevkinin tadını tattırırlar.

 

Aklı selim, yani doğru yargıya sahip olan bir kimse, bütün zuhura gelecek olayları panik yapmadan, düşünerek en faydalı veya en az zararla kapar. Yeter ki doğru yargıya sahip olsun.

 

Hak der ki bana, gel ey ulu

Soyun eğretiden, et rücu

Terk eyle nefsi, bırak cüzi

Gözle hava kıl, olma huşu

 

Makroyu bırakıp mikroya, yani kendimize bakacak maddi bir vücudumuz var. Onun bütün varlığı gözle görünür ve bilinir. Manevi alem diye bir gerçeklik vardır, ama bu da insanın var oluşumunun tümünü açıklayabilecek tutarlılıktan yoksundur. İnsan bir sırdır onda. Eşya varlığının ötesinde gaybi bir durum var. Gaybı Allah bilir.

 

Kim ki der, olam Karun

İşte ona, olur zülüm

Kim ki ister, derfunun

Ona nasip olur ulum.