Hz. Mevlâna diyor ki: Şu dünyayı dolaştım, giymedim başıma tacı, ne zengini tok gördüm, ne fakiri aç.

 

Başına Mevlevi tacını giydiği halde âdemiyetin süreci içinde binlercesinin tok, binlercesinin de aç olduğunu ben sürekli görüyorum. Söz, yazı, ifade başka, Hükmübilllah yani hakikat başka. Asıl Hakikat ‘Hükmün Allah’tan olduğu’. Faili mutlağın Allah’ tan olduğunu bilmektir. Maksat Allah’ hındır ve GEÇERLİDİR.

Fıtrat, yaradılış üzerinde olmak ve yaratma kabiliyetini taşımak demektir. Bu aslında yaratana dönük olmağa matuftur. Israr da Allah’tandır.

Her olay ne benimle her iki kişi arasındadır ne de kişilerin kendi aralarındadır. Aranızda Allah var. Olmalı.

Dünya’daki sevgi ve alâka duyduğun varlıklardaki ilişkine doymadıkça, öz varlığına ilgi duymazsın. Bu ilginin ötesinde Allah’a yönelmezsin. Önce bu seni mürşidi kâmile götürür. Ona sadakatle bağlanmayınca da yine kendi cürümün içinde oyalanır durursun.

Huzursuz musun; bil ki bir tarafında bir yamuk var. Eğer keşfeder de o tarafını düzeltirsen başka bir yönünde düzeltilecek bir kusurunun da olduğunu göreceksin. İşte bu kemal yoludur.

Yüce yaratılmış olan insan şahsiyetini kaybetse bile yüce kalır ama şahsiyetini kaybettiği için Allah onu sigaya çekecektir.

Her sabah uykudan uyanırsın. Bir dirilmedir bu olay ömrün boyunca. Yüce yaratan tarafından sana tekrar ettirilir. Ey Âdemoğlu sen hep böyle ölüp ölüp dirileceksin

Muhabbet kapısı kapalı olanın fücur kapısı açık olur. Yani Allah’ tan gafil, nefis ve cüz-i akılda uyanık olur. Onun hayatı zulmani yolda sürer gider.

Yalnız bedenden ibaret değiliz. Bedenin hamisi gönüldeki olmalıdır. Yere göğe sığmayan gönüldedir. Bunu da daima mürşit hatırlatır.

Seçerek vazifelendirdiğim kullarıma tabi olun.  Hz. Muhammet’in dediği gibi onlar gökteki yıldızlar gibidirler, onlara tabi olun.

Mürşit Allah’ı esas alarak konuşuyor. Sen de mürşidi esas alırsan Allah’ı esas almış olursun.

Tövbe etmeğe gelen bir müddet sonra tövbeyi bozar. Yine gelsin, kırk kere bozsa yine gelsin. Küsüp giden yine dönüp gelsin. Burası herkese daima açık bir ilahi kapıdır. Bizimdir yalnız.

Allah’ı hedef alan, hakiki hedefe nişan almıştır. Her halükârda hedef Allah’tır. Maksat Allah’tır.

Seni, senin öz yapının idrakine vardıran hüzünle dolu olan zamanlarındır. Hüzün, nazil olduğu insanı, ilim ve irfan sahibi, kâmil bir insan yapar.

Biz anne ve babımızın kabul edilmiş dualarıyız. Gönül dilinden olan dua kabul olunur. Dilimi düzgün ve edepli kıl yarabbi.

Söz kulaktan girip çıkar. Söz gönülden gelip gönle girendir. Bu fiilidir ve geçerlidir.

Meselâ cama çivi çakmayın dendiği zaman ağaca da çivi çakmayın anlaşılmalıdır. Çünkü ağaçta canlıdır, kırılır.

Evvela bi-hakkan işin ehlinin yetiştirilmesi gerekir. İşi ehline verilememesinin, zararı ve kaybı zaruridir. Hakiki hayatın normal süreci içinde ufak kıyametler meydana gelir. Büyük kıyamette böylece kopacaktır.

Sen ilahi sistemden, ilahi sistemde senden razı olursa nefsin huzur içinde olur. Bu geçici hayattı kolayca sona erdirir. Aslına rücû edersin.

Kökü beğenmeyen dal, dalı beğenmeyen çiçek, çiçeği beğenmeyen meyve olmazsa ne ağaç ne dal, ne çiçek ne de meyve olur. Meyvesiz âlem neye yarar.

İlham insanlara gelecektir. Bunlar veciz şeylerdir. Vahiy ise peygamberlere gelir onlarda vahiye dayanarak din vaaz ederler. Dinle vahiy vaaz edilir.

İnsanlar geçmişe ait birçok şey atıp tutarlar. Çünkü geçmişe ait şahitleri ve belgeleri kalmamıştır, meydanı boş bulmuşlardır,  bu insana yakışmayan hallerdir.

Âdemin tek ve ilk durumu sır gibidir. Bu sır sen âdemde, ifşa olacaktır yani işin başı âdem, sonu da âdemde nihayet bulacaktır yani aslına rücû edecektir.

Olmayacak isteklerde bulunmak insanı huzursuz kılar.

Hâle razı olmak ve gayret göstermek insanları mutlu kılar.

Şu âlemde beni rahatsız eden bir şey olmazsa işte o zaman kıyamet kopacaktır.

Sahipsiz olan her mesken, her mekân, her makam viran olmağa müstahaktır. İnsanlara, güzele de çirkine de müstahaktır. Hakkı bilen bunu hak bilir.

Hür olma telaşı ve tedariki içinde, doğuştan hür olan varlığını, esaret içine sokarız.

Bu dünyada sürekli mutlu olmak muhaldir. Herkesle dost ol. Kimseye kin ve haset beslemezsen huzurlu olursun. Mutluluk başka bir şey…

Tevazu bir kemal işidir. Dünyayı ve insanları anlamak, hemcinsi iyi bilmek, onların bu dünya âleminde aciz ve garip olduklarını düşünmek ve onları ayıplamamak kemal işidir.

Çok konuşmak gönlün dinginliğini bozar. Diline hâkim olmak, aklın başta olduğunu gösterir. Söz vardır ihya eder, söz vardır imha eder.

Kendini araştır, kendi kusurlarını kendin görmeden, başkalarının kusurlarını görmemelisin. Kendi kusurlarını görmemek, kendine kör olmandır. Köre, gözü gören bir yardımcı gerektir.

Nefsinin cimriliğinden, hırsından kurtulmak için yegâne yol da Mürşidi Kâmilin yoludur. Mürşit fani ama yolu bakidir. O akıldan öteye gönle hitap eder, yalnız sevmeyi, vermeyi, övünmek için şart koşar.

Hayır ve şer nefse aittir yani nefsidir. Nefis ölümle bu densiz hali bırakacaktır ve letafet âlemine girecektir. Nefsin hayır ve şer halinde ki haset, nefsin kendine ve başkalarına en fazla zararı dokunmasıdır. Nefse ölüm gelince kurtuluş da bunlara daha fazla kurtuluş ferahlığı ve tadı verecektir. Allah Rahman, Rahim ve Lâtiftir.

Güçlükte, zorlukla geçen zaman, değerli zamanlardır. Çünkü arkasında mutlak kolaylık ve güzellik vardır. Dünyanın varlık zorunluluğudur. Bu yol bir nevi okuldur. Hâli dünya öğretir. Sabır ve tahammül sana zor gelir. Zehir gibidir ama sonunda bal sunulur.

Çoğu kimse kuran-ı fal bakma ve mezarlıkta okuma kitabı olarak kullanmış ve hala da kullanmaktadır. Açılımda o insanı insana anlatmaktadır.

Aslı ise sen kitabullahsın ey dil. Sendedir cümle ulûm. (ilimler).

Âlimler, öğretmenler, arifler benim gibi bir insan, neden ben onları dinleyeyim diyorsun. İyi ya onlar da senin gibi bir insan. Sen onlardan yaradılış itibari ile farklı değilsin. Ama bilenle bilmeyen bir mi? Neden cahil kalmakta ısrar ediyorsun. Kibrinden geliyor. Kibir, ego ve benlik ve cehaletten başka bir şey değildir. Yani cahil hiçbir şeydir ve hiçbir işe yaramaz.

İnsanların üstünlüğü ona verilen akıldır. Aklını iyi kullanmak ve onu tecrübe ve danışma ile geliştirmek ve bilmek. Bilenle bilmeyen bir mi?

Akıl sağlığı, beden sağlığı, ruhun sağlığı. Ruh sağlığı olmaz, ruh sağdır ve ölümsüzdür. Ruh hastalığı, ruhun suret varlığındaki görüntüsüdür. Ruh hasta olmaz, hasta olan ruhun yansımasıdır.

Geçmişteki kötü olaylar için hayıflanma bu güne bak. Bu günü mukayeseli kılan geçmişteki yaşadığı olaylardır.

Rezzak ve rızk. Rızk veren Allah’tır. Rızk, eşyada bedene verilen besinlerdir. Manada insanlara verilen hayatın daha alternatifleridir: Sıhhat, afiyet, hastalıklar, evlilik, kazalar, mutluluklar, acı, dert ve deva.