Ya hak konuş ya da sus!

 

Olgunluk


Meyvelere tat, gecelerde verilir.

Ehl-i hale de, gecelerde sır verilir.

Geceleri az uyuyanlar bu sırdan nasiptar olurlar.  Derin uykuda olanlar gaflettedir.

Sohbet Bazıları, bir takım ortamlarda, mevzuyu anlamadıkları halde utandıklarından anlamış görünürler.  Hâlbuki asıl utanılacak durum bu doğal olmama halidir.  Öğrenmek ayıp değildir, tam tersi; öğrenmemek insana yakışmaz.

 

Vermek

 

Varlık içindeyken ve imkânları varken onu eşi dostu ile kullanmayana, yokluğa düştüğü zaman kimse yardım etmez.

 

Bazı insanlar da, eşe dosta yardım ettiği halde kendileri yardıma muhtaç olduğunda yanlarında kimseyi bulamazlar, kimse onlara yardıma koşmaz.

Ama bilmeliyiz ki başkalarına muhtaçmış gibi görünseler de, aslında böyle insanlar hiçbir zaman elaleme muhtaç hale gelmezler.

Lakin eğer Allah için değil de ‘gerektiği zaman da onlar bana yardım etsinler’ diye yardım ediyorsan, avucunu yalarsın.

 

Güzellik ve kibir

Eğer güzelliğin varsa, güzel davranışların varsa ve marifetliysen, ne alâ!  Allah lütfetmiş.

Sakın şımarma, şükret.

Kibirli insan hiçbir zaman huzurlu olamaz.  Başkaları tarafından sevilmez.

Allah da sevmez.  Allah’ın merhametine, kibirleri yüzünden ulaşmaz çünkü.  Kendi merhamet duygusu da yoktur.

Ve şayet bu halde değilsen, yani Allah bunları lütfetmemişse, imalı serzenişte bulunma.  Bulunma ki önce sen, sonra herkes seni kabullenebilsin.

 

Sevgi

Allah, kayırdığı kimselerin, kendisinden gayriyi sevmesine müsaade etmez.  Onu, yöneldiği sevgilerden soğutur.  Onun yöneldiklerini de korur.

Allah kerimdir.  En yüce koruyandır.

 

Eko

 

Eko yapan dağlar vardır…

 

Senin sesin de dualarındır.  Dağlara çarpıp geri gelir.  Ahmet dersen Ahmet gelir, Mehmet dersen Mehmet gelir.

 

Kendi feryadındır ses veren, feryadına.

 

Eski

Tarih boyunca yani hayat sürdükçe nice kentler yıkılmış, halkı silinmiş, yerine yenileri kurulmuştur.  Bir adada nesli tükenmek üzere olan hayvanlardan bile dişili erkekli birer çift olarak bıraksan, yeniden çoğalırlar.

Yaşlı yahut yaşlanmış, eskimiş değil; hayatta kıdemli olandır.  Öylesine tecrübeli insanlar vardır ki, bunlar hiç eskimezler.  Üstelik akıl başa biraz da yaşla gelir.  Yaş, tecrübe demektir.  Bu yüzden, özellikle bazıları ömürlerinin her anında başka bir intibah verirler.  Yavaş, yavaş en iyi kıvama gelirler.

Öldükten sonra da hep anılırlar.

 

Kuşku 

Kuşku, hakiki birliğin teminini engeller.  Ayarı da senin kendine olan kuşkun gelir.  Candan, yürekten secde etmek, teslim olmak; gönülden olur.

Her rüzgâr ilahidir. Lütufkârdır. Ekolojik sistemde olduğu gibi beşer âleminde de güzel rüzgârlar eser.  Birlik ve beraberliğe toplar.  Kesretin eni sonu vahdettir.

 

Az ile çok

Az ile çok, her halükarda birbirini teyit eder, tamamlar.  Az ye, az konuş, az uyu ama çok düşün. Böylece acıyı az, tatlıyı çok tat.

Bu, biraz da sana bağlıdır.


Güven

Yıldızlar gibidir binlercesi.  Tek bile olsalar, ay gibi; geceleri parlamaları, hep güneşten aldıkları sayesindedir.

Allah’a güven.  Ancak gücün ölçüsünde güvenebilirsin: ‘’Bütün zorluklar, senden gelendir.  Yine sana sığınır, senden yardım dilerim.  Sensin bana benden yakın.  Şüphem kalksın ya rabbi…’’

Allah’tan şüphesi kalmayanın mevkii, veliliktir, evliyalıktır.  ‘Şüphemi kaldır yarabbi’ demek, evliyalık yolunda olmaktır.

Nefsinin hükmünde olan karanlıktadır.  O, hakiki aydınlığı bilmez.  Münafıklık eder.   Münafık, konuştuğu zaman yalan söyler, sözünde durmaz, emanete hıyanet eder.

Rahman ve rahim olan Allah, yarattığını korur.  Aslında, her an sırlarını ifşa etmektedir.  Lakin sunduklarını, her kul kendi kapasitesi kadar alabilir; herkes her sunulan yiyecekten başkalarının yediği kadar yiyemez.  Yahut aynı açlıkta, aynı afiyette olamaz.

Bol, bol yiyecek kalır geriye.  Gölden, denizden ancak bir testi su ya da taşıyabileceğin kadar veya ihtiyaç duyduğun kadar alabilirsin.

Geriye sonsuz bir umman kalır…