Mutsuzluk

 

Eğri ok doğru yol almaz! Günah, her türlü hastalığın tohumudur!

Art niyetli olmayan ihlâslı insan, daimi huzurdadır.

Huzur; kavganın olmadığı yerdir, orada, aydınlık – karanlık dengededir.

Dünya kesintisiz mutluluk yeri değildir.

Mutsuzluk; kaos, kavga ve nizadan gelir, o dış dünyamıza aittir ve dünya hayatının icabıdır.

         Mutluluk ise iç dünyamızdan gelir. Ve, iç dünyamız zikirle sıhhat bulur!

 

Taşıdığımız ruh Allah’a aittir!  Allah’ın dediği olur!

 

Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O Samed’tir. Yalnız bizim için mutluluk, huzur ve esenlik ister. Cüz-i varlıkla külli varlık arasındaki huzursuzluk, cüzden gelir. Ama, Külli varlığın düzen ve hükmünü, cüz-i varlık asla bozamaz. O’na uymasını bilmeli! Demokrasinin yolu da budur, İlahi sistemin yolu da budur. Kontrol insanın değil, insanlığın elindedir.

İlâhi sisteme uymayı bilmeyen, onun ilahi düsturuna uyamayan mutlu olamaz.

İnsan halife niteliğinde yaratılmış olduğunun idrakine varınca, ancak o zaman mutlu ve huzurlu olur. Allah, hiç mutsuz olmaz. Mutsuzluk, kula aittir.

 

Görünmeyen Allahı

Put yaptık masivayı,

Cehaletin belası

Acı çekmek cezası

 

Aslında, egoistlikle ‘ben, ben’ diyen her insan, bile bilmeye halifelik yüceliğinde yaratıldığı için ‘ben ben’ der. Burada yanıldığı nokta, onun gibi bütün insanların da halifelik yüceliğinde yaratılmışlığını unutup, benlik yanlışına saplanmasıdır. İnsanların ahmak sınıfı, kendisinin metih edilmesinden hoşlanır.

 

Kul olmak!

 

İnsan tabi ki mutlu olmak ister. Bunun için uygun gördüğü bir güce teslim olur. Kulluk yapar. Eğer bunu yaparken kendi gücüne güvenmiyorsa, bu kulluk eylemi, köleliktir.Aynı zamanda her kulluk teslimiyet gerektirir. İşte Allah’ın dışında neye, kime kulluk edersek o, bunu kendisi için kullanır ve biz onun kölesi haline geliriz.

Başkasına kulluk hatadır. Yalnız Allah’a kulluk ederiz.

Allah’a kulluk edersek, O’nun Rahman ve Rahim lütfuna uğrarız.

Ona kulluk ettikçe yüceliriz. Aksi halde süfli ve cüce kalırız.

 

Kulun vazifesi, sistemi ilahiyi bilip ona uymaktır. Sistemi ilahi nedir?

Tabiat kanunlarına, Hak- hukuka uymak ve merhametli olmaktır.

Rahman ve Rahim olan Allah’ı bilmektir. Kul olmak zor!  

Allah’a kul olmak ise, lûtfu ilahiye mazhar olmak, yaratılışın amacına varmaktır.

 

Köle olmak!

 

Bir taraftan biz bu dünyada daima ihtiyaç içindeyiz ve bu ihtiyaçlarımız bizi Yaratana götürür ve O’nu unutturmaz. Hatta, Allah’tan başka varlıklardan bilmeyerek bir şeyler umuyorsak, onlardan bir iyilik gelmez ama, bilmeyiz ki, yine o bir şeyler umduğumuz varlıklar da O’nundur!

 

İnsanlar, bazı değerler elde edeceğine inanarak; bazı insanların sahip oldukları değerleri güç kabul ederek, ona sığınıp ondan yardım dilerler. Kimlerden bunu dileriz? Patronumuzdan, devletten, padişahtan, güneşten, topraktan, hatta ruhlardan, türbelerden isteriz. Bu isteğimiz uğruna, hatta tapınma haline geliriz. Bu tapınmanın özünde “ben senin istediğini yapıyorum, sen de benim istediğimi yap” vardır. İşte görülüyor ki, Allah’ın dışında kime kulluk edersek, o bizi köle edecektir. Aslında beklentimiz olmasa, ne Allah’a kulluk eder, ne de insana kölelik ederiz. Kölelik hüsran ve sürünmedir.

 

İnsan, Allah’tan başka herhangi bir kişi veya bir şeyden medet umarsa, kendi kendini cezalandırmış olur. Yani yanlışlık, hata yapmış olur. Hata, bir ceza yöntemidir.

Aslında, acı ve tatlı birdir. Çünkü ikisi de ilahi gerçeği öğretmek içindir. Allah’ın cezalandırması da o toplumun Hak yasasını öğrenmesi içindir.

Acı çekmek bir ceza değil, yol gösteren bir uyarıdır.

Bunların hepsi, külfet- nimet, hizmet -himmet esasına dayanır.

 

O’ndan geldin..

 

Burada gördüğümüz bütün varlıklar bedenimiz dâhil, sonunda yok olduğu için bu varlıklar bize hakiki varlıkları, yani yok olmayan varlıkları gösterir. Burada var oluşun Rahmi de kâinattaki boşluktur. Eşyadaki varlık, kâinattaki zuhuri varlığın döl yatağında doğar ve batar.

Hz. İbrahim, doğup batana güneşe aya bakıp, ‘ben yok olana tapmam’ dedi.

 

Geçici şeylere bağlanmak, acı ve hüsran getirir. Bağlanmak ve tutku insanı köle eder. Cehaletimizden, her şeyin kaynağının bizde olduğunu bilmez ve şurada burada yani türlü eşgalde ararız. Hâlbuki Allah insana ümmi kitap vermiştir.

Seni, kitabullah olarak yaratmıştır.

Her şeyin geçici olması, insanın hür kalmasının ilahi sistemidir. Herhangi bir şeye takılmak, insanı esir eder. Bu gâh bir kitap olsun, gâh bir fikir olsun, gâh mal mülk olsun insanı putperest eder.

 

O’na döneceksin!

 

Beni zikret ki çok vereyim, diyor Allah. Zikreden, yani çok çalışan çok kazanır.

Ama her çalışan, çok kazanır mı? Hayır, ihlâsla ve doğrulukla çalışan kazanır.

Allah lütfeder! O viran gibi yerde alışmış, yatıp, kalkıyor ama orada bir zelzele veya bir toprak kayması onun yer değiştirmesine sebep oluyor. İnsanlar bir işte yoğunlaşıp hiç değişmeden yaşam sürdürürler. Şu veya bu sebepten erken ölürler. Faal olan insanlar da uzun ömürlü olurlar. Ne kadar yaşarsak yaşayalım, sonunda nefsinizin, bedeninizin, ruhunuzun aslına rücu edeceğini unutmamalıyız.

Her bir insan ve her şey aslına rücu eder. O sonların sonudur!

O’ndan geldin, O’na döneceksin!

 

Hamdü Sena

 

Hamd-ü Sena; Allah’a mahsustur. Çünkü, insanın hayat boyunca yaşadığı tüm acıların, savaşların, azabın olumlu yanı, onların bir hikmete matuf olduğunu yine Allah’tan öğrenmemizdir!

 

Ey Kudretullah ey Barî, ey Musavvir, zevkine uygun müstesna çiçekleri, meyveleri, enva-i türlü renkte kuşları, balıkları, namütenahi faydalı güzellikleri, insanın görüşüne sunan Ya Rabbi! Hamdü Sena sanadır!

 

Nefsini sen bilemezdin

Arifi Billâh olamazdın,

Asla ibret alamazdın

Bu cihana gelmeseydin

 

Neden seni yaratmıştır

Ömür verip yaşatmıştır

Cevrü cefa kuşatmıştır

Çün Haliki bilemezdin

Allah Allah diyemezdin