İlim Allah’ı tanımak, ona daima kulluk etmektir

İlim, Allah’ı tanımak ona daima kulluk etmektir. Tecelliyi ilahide marifet kendini bilmek olmalıdır. Amellerin zevklerine dalıp da, kendini zehirleyip engelleme! Zira ilim, Allah’a iman etmektir, O’na kulluk zevkini tatmaktır. Bu ilim seni, insanlar arasında efendi eder, onlar da sana saygı duyarlar.

İlim, makamların en şereflisidir, seni hemcinslerin arasında Arifi Billâh yapar. Saygın bir şahsiyet olursun. Allah’ın indinde, hatır şinaz olursun.

İlahi ahlâk, sana teker teker iner ve senin malın olur. Onu başkasından lütuf gibi istersen, cahil olursun. Allah da cahile velilik vermemiştir.

İlim haşyettir, malȗmat çokluğu değildir. Allah varken, mahlȗku ve birbirinizi ilâh edinmeyin!

Allah’a kul olmayanlar, kula kul olurlar. Eşyaya değil, onu yaratana kul ol! Allah’a karşı sorumlu olduğunu, unutma!

Ya Allah, bizi âleminde eşrefi mahlȗkat, yüce insan yarattın! Ya Rab, bize Sana kulluğun zevkini de, şerefini de bahşet! Âmin. Yalnızca Kadiri mutlak olan, her şeye gücü yeten Allah’a güvenebilmek; ne şeref, ne huzurdur!

Tevhit Vahit’ dir; ayrı görünüşü cahile göredir.

Allah, iradesine ‘ol’ – “ Kȗn “ dedi, o da olma sürecine girdi. İlâh Vahid’ dir, Allah Ahed’ dir.

Kulun iradesi, Allah’ın iradesinden gelir. Akıl ve vicdan da, ilâhi iradeden gelir. Bu tevhit âleminde, öyle kesret vardır ki, her şey kendine mahsus bir orijinalliğe sahiptir. İki ağaç bile birbirinin aynı değildir.  Böyle görünseler de, zerreler, külle alakalıdır. Parçacıkların, bütünde yeri vardır. Yani çokluk teki, tek çokluğu, tek Halik’i, çok mahlȗku söyler. Çok,’ mahlȗkta’  Teki söyler.

İnsan, çok görünür birdir. Din çok görünür, birdir. Öğretmen çok görünür, birdir. Milletler çok görünür, birdir. Varlık çok görünür, birdir. Mahlȗk çok görünür, Halîk birdir.

Mülk ve insan emanettir, asıl olan Allah’tır. Bu da ulûhiyetle rububiyetin tecellisidir, ilâhi yasa bundandır, değişmez!

Tevhit Vahid’ dir; ayrı görünüşü cahile göredir. Ehli tevhit, âlim zümresidir, ilmî billâh ehlidir. Rububiyetle Rab, terbiye eder, cahil insan kâmile döner.

Allah iki tane olsaydı, âlem fesada girerdi. İnsan tek olmadığı için, fesat vardır. Ehli tevhitte, fesat olmaz; huzuru ilahi olur. Ehli tevhidin varlığı, tevhitten sırra varır.

Allah’a inanmak vardır, inanmamak vardır. Ama inananla inanmayanlar bir değildir. Ama ikisi de insandır ve canlıdır.

Rububiyet kanalı, Allah’la kul arasında akış ve irtibattır. Varlık, Rububiyetle Ubudiyet arasında olandır. Ubudiyet ölüm, Rububiyet ölümsüz âlemdir.

İnsan, dünyada muhtelif şeylere sevgi ve muhabbet duyar. Fakat varlıkta yegâne muhabbet duyulacak ve tapılacak varlık, el ilâh olan Allah’tır. İnsanın mutluluğu ve tatmin olması o’ndandır.

Allah’la olmak!

Hak, seni kendisine yaklaştırırsa; seni senden alır ve sende aktif olur, sen de varlığa tesir eden biri olursun. Eğer Hak seni sana bırakırsa, sıradan biri olursun; ama tedbiri bırakmazsın.

Allah’a yaklaşmanın, basamakları vardır. Bu basamaklar, gayret ve taleple aşılır. Samimi ve doğru ol! Zikirle, Allah’a yaklaşın!

Kul kulluğunu bilirse, insani bulanıklardan arınır; nefsanî kirlerden temizlenirse; daima Allah’la olur. Ona vasıtasız olarak, dilediği kadar ilim verilir ve bağışlanır; o da nurla bakar. Bu hal, takva sahibi olan ve olmayan için birdir. Bu da onlara bir evliya kalıntısıdır.

Bize aramak ve talep etmek düşer. Aramakla, evlâ da Mevlâ da bulunur. Bir insan, bir mürşidi kâmil arasa, dağ başında bile olsa bulabilir.

Mahlȗku Hâlik’in yerine koymak; gaflettir, nankörlüktür, cehalettir. Halîk –Yaratan- olmazsa, yaratık tükenir, biter. Allah Nâfi ve Kâfidir. Kulluk, yalnız Allah’adır.

Hizmetten geçen lütuf, ihsan, huzur ve idrak, ahlak vicdan, yüksek haslet insana mahsustur. Bunlar, onu hayvandan ve melekten üstün kılmıştır. B una karşılık insana verilenin bir de mesuliyeti vardır. Mesuliyet ve Allah’tan mahrum insan, zulmeder ve zulüm görürler. Hayatı cehennem olur.

İnsan, yaradılışının maksadını manasını bilmiyor. Dolayısı ile yaradılışındaki lütfu, ilâhi maksadı bilmiyor, hoş görmüyor, hoş görülmüyor. Huzursuz bir hayat yaşıyor. Mutluluğun kaynağı, Allah’tır diyor, ama nefsi emaresinden, vazgeçemiyor. Allah’ın, onu yaratmasındaki maksadı bilmiyor. Allah var diyor, ama güvenmiyor; verirsen biter, yaparsan boşa gider diyor; aklına dayanıyor.  Aklı da hırsına, tamaha, onun ihtişamına uyuyor.

Her biriniz bana aklına göre bir elbise giydirir, öyle bakarsınız. Bunun resmini de çeker ona bakarsınız. Beni orijinal halimde göremezsiniz, görmek de istemezsiniz. Bir de biz O’nu tanıyoruz dersiniz.