Dünya zandan ibarettir. Esas, Esma-i Hüsna’dır, sıfatı ilahidir, hakikat Allah merkezlidir.

Esma Allah’a döner. Allah Hu ya döner.

 

Allah’ı bilmek!  (‘İnşallah’ demek, aklımdasın Yarabbi demektir).

Hayatın canlılığı, sudandır. Denizlerde seni canlı tutan güzel canlı balıklar yarattım, yürü git deniz kenarına, deniz havası al, ‘Allah’ de oltanı at, balık tut, maddi manevi beslen, durma!

‘Allah’ deyip de es geçme! Senin için Allah yanındaki varlık, nimettir. Bunu bilsen, es geçmezsin. Sende ne varsa tükenir, Allah’taki kalır. Allah’ı kullanarak sağladığın dünyevi çıkarların faydasını, hayrını görmezsin. Allah, işlediğin güzel amellerin karşılığını, mükâfatını katlayarak verir.

Allah’ı anmaz, Allah’ı hatırlamazsan; oluşunun varlığını küçümser, manasız görürsen; kendini ve yaratanı bilmezsen, cahillerden olursun.  Aslında cahil ve sağır olanlar, vicdanının sesini duymayanlardır.

Yarabbi, Senden uzak olan, ne hallere giriyor. Âdem oluyor, Havva oluyor. Kurt,  kuş, taş orman, deniz, ay, güneş oluyor ve boyuna çırpınıp duruyor. Hep senin Rahman Rahim oluşun aşkına.

Ya Rakîb (gözetip koruyan), Ya Allah, beni Senden gaflette koyma! Uzak tutma! Yakın eyle!

Kula, Allah’tan başka hiçbir şey yakın değildir. Has kulluk, ihlâslı olmaktır. Araya bir şeyler koymak, puttur. Kulla Allah arasında bir boşluk yoktur ki, araya bir şey girsin!

İnsana Allah’tan yakın bir şey yoktur. İnsan, bunu bilmez.

Peygamberler, Allah’la aranızdaki araçları kaldırmak içindir. Hâlbuki insanoğlu, onları aracı yapıyor. Onlar, yalnız Allah’a davet ederler. Şeriata uygun peygamber, şeriat koyan peygamber oldu. Sünneti Resul, dendi. Asıl olan, Sünnetullah’tır.

Biryandan da bildiğiniz kadar Hz. İbrahim ateşe atıldı, Hz. Musa firavun tarafından yakalansaydı, katledilecekti,  Hz. İsa en büyük işkencelerle çarmığa gerildi, Hz. Muhammed’ in üstüne deve pisliği atıldı, dişi kırıldı, yüzü kan revan içinde kaldı, dünya yuvarlaktır diyen Galileo’yu öldürdüler.

Daha nicelerini; din yolunda, din yoluna kahrettiler. Hâlbuki kendileri kahrolasıcalardı.

 

Nebileri Allah seçer. Seçmesi, keyfi değildir, ehline uygundur.

Şu insanoğlu, Mürşide, Peygamberlere hâşâ Allah’a din, yol öğretmeye kalkar. O ne cahil, ne ukalâdır. Birini öldürür, sonra da ona türbe yapar ve bunu ibadet uğruna yapar. Hâlbuki ibadet ve takva, insana sorumluluk yükler. Ancak sorumluluğun bilincinde olan insan, Allah’ın lütfüne mazhar olmuştur. Allah; lütfuyla da, kahrıyla da tecelli eder. Varlık, Kahhar esmasına boyun eğmiştir.

‘Kahrı da hoş, lütfü da hoş’.

Nebileri Allah seçer. Seçmesi, keyfi değildir, ehline uygundur.

Hz. Muhammet Resulse, onun ümmeti de resuldür. Risalet makamına, mesuliyet yüklenmiştir. Vazife edinen, mesuliyet yüklenmiştir.

 

Kulun en çok yaklaşmak istediği Allah’tır.

Kulun en çok yaklaşmak istediği Allah’tır. Bu kurban olmaktır, kurbiyettir, yani kulun Allah’a yaklaşmasıdır. Kurbanı kesip, yemek değildir. Allah (kuluyla) bir bütündür, Es Samed’dir.

Tevhit, Halik ile mahlûkun beraber olmasıdır.

Allah’ı bilmeyenlerin; memleketi dolaşarak, ticari kazanç elde etmeleri sakın seni imrendirip aldatmasın! Allahsız olan, nimet değersiz bir metadır. Dünya hayatı için bir meşgaledir.

Altın, gümüş de; dünya meşgalesi ve avunma içindir. Avunma zaman kaybıdır. Oysa zaman insan için en değerli varlıktır! Yarabbi bizi zamanın mefaili değil faiki eyle!

Allah’tan uzak kalanlar, arayı putlarla, aracılarla kapatmak isterler.

Samimi olmak, lazımdır. Allah sana Kâfi ve Nafi’dir.

Allah’ın emri gelinceye kadar, bekle! Senin için en iyisi budur. Selamet, sabredenindir!

Sabır gözün Allah’ta olarak bekle! İnsan; günahsız, kusursuz olmaz. Allah, emanete saygı duyar. Onların günahlarını, af eder. Davete icabet şarttır.

Allah’ın El Mucîb (kendine yalvaranların dualarına cevap veren) isminin daveti Allah’a duadır. Ona güvenmektir dua. İlahi düzene uygun olmalı. Aslında dua, sistemi ilahiyi anlamak ve ona uymaktır.

Allah’ım korkum; Senin bana olan sevgini ve Sana olan sevgimi kaybetmektir. Seni sevenlerle ve Senin sevdiklerinle olmayı ve beni Senin yüce sevgine ulaştıracak ameli yaşamamı lütfet Yarabbi!

Senin sen olduğunu, her istediğini verip vermemekle bildik. Amenna dedik, ikrar eyledik.

 

İdrak-ı ilâhi

Kur’an insanların ondan alması gereken şeyleri söyler. Yoruma tabidir. Mühim olan, idraktir. İdrak Allah vergisidir. İdrak önce Allah’ta talim ettirilir, sonra verilir. Dünyada mekân, ahrette iman derler. Dünyada mekân, evindir. Ahrette iman, kilise, havra ve cami meskenidir. Orada Allah’a iman vazedilir.

Akıl kafanın büyüklüğünden değildir. Öküzün kafası, insanın kafasından daha büyüktür. Ama aklı yoktur, içgüdüsü vardır.

İnsan hata yapar, hata kemal yoludur. Nadim olursan, bir hatadan kurtulup diğer bir hataya duçar olsan da kemaldesin. Böylece hatalarından ibret alarak, idrakin artar. İnsanın farkı, idraki iledir.

Akıl idrak ve vicdan sahibi, Allah’ın lütfüne mazhar olur. Zekâ kullanıldıkça artar!

Aldatıcı şeyler, kimseler; sizi Allah’la aldatmasınlar! Aldatan; aldanır, hakikat ve manadan mahrum kalır. Hikmet ve Hakikat nedir? Maksadullah nedir? Bunu idrak edebilmek; methetmek ve rüşvet vermekle olmaz. Cehdi gayretle olur. İhtiyaçlar, Samed-i bilmekle hallolur.

 

Veciz Sözler

Yemin edip de yemini aranızda hileye alet ederek, birbirinizi kandırmayın! Yoksa ayağınız kayıp gider. Kimin ki, Allah yolundan ayağı kayar, o dünya ve ukbada daima azap çeker, azaptadır.

Dünya uykudur, asıl olan bu uykudan uyanıp bundan sonra hakikat âlemine hazırlanmaktır. Âdem, budur, Âdem Allah’tan bağımsız değildir.

İnsanlar her şeyin kalitelisini isterler de, neden tembellik ederler. İlmin hakikisini isterler de neden kolaya, ezbere kaçarlar. Hep aldanırlar.

Küfür vicdanın üzerini örtmektir. Zalimde de vicdan vardır ama o vicdanının üstünü örtmüştür, küfürdedir. Yani, Kâfidir. Hâlbuki Allah, insana vicdanından konuşur.

Bilinç ve sorumluluk hali haldir, gerisi kaldir, laf-ı güzaftır. Mana, öz ve esastır. Manasız her şey boştur. Dileğin, manalı olmalı.