Dünya

Dünyadan aldın alacağını.  Ondan başka bir şeyler beklemek, onun ötesinden bir şeyler anlamaya çalışmak, keşfetmeye bakmak esas olan…  Dünya senden başka bir şey değildir!

Düşlerin ile gerçek arasında, ‘yanlış zaman’ vardır.   Bu dünyada yaşarken ‘ben olmak’, gerçek dışıdır.  Kendi kendine yarattığın, kaçışı olmayan sahte bir benliğin tuzağına düşmektir.

Dünya, senin onun düşlediğin gibidir, baktığın aynadır.  Gördüklerin, nasıl baktığındır…  Kendi içinde taşıdığın uzlaşmanın yahut yalanın, cehaletin, bencil bakışın; yansıyan görüntüleridir.

Bir yandan da, senin gerçek diye nitelediğin; yalnızca bir görüntüden ibarettir ve izafidir.  Varlığın amaçsızca acılarla dolu…  Ekmek parası diye, bir işin, bir maaşın yanıltıcı güvenliği ardına saklanıyorsun; bu dünyanın yoksulluklarının kalıcı olduğunu zannediyorsun…   Cüzi iradeden dahi mahrumsun.  İrade olmadan, düşünceler, duygular ve arzular oluşun içinde başıboş dolaşan parçacıklar gibidir.

Ahadiyet eksikliği yani bir bütünün parçası olmama eksikliği, insanı cehalete, korkuya ve özünden uzak olmaya mahkûm eder; hastalıklara, çöküşe, saldırganlığa, acımasızlığa, dış dünyasıyla savaşmaya kadar götürür.  Bu durum, kesret âleminin icabıdır.  Yani, gaflette kalmaktır.

Yaşam

Dünya değişmez… Sen değiş!  Uyum sağla…

Diğer bir yandan da, toplum dışına atılmışlarla ol.  Onlardan farklı olmadığını daha iyi anlarsın…  Alternatifi bol yaşam, esas yaşamaktır… Monoton hayat kısırdır.

Yaşam, ona bağımlı olunamacayak kadar değerli, gözden çıkarılamayacak kadar zengindir.  Bu yüzdendir, her ne halde olursa olsun ölmek istemeyişi insanın… Hiçbir zaman, ‘terk etme zamanı’ değildir.

Hâlbuki ‘terk etmek’, ‘yeniden doğma zamanı’dır.

Bağımlı olmak, istem dışı bile olsa, her zaman kişisel bir seçimdir.  Hiçbir şey, seni bağımlı olmaya zorlayamaz.  Bunu ancak kendin yaparsın.

Bir kişinin saygınlığının düşmesidir bağımlılık.  Bu içsel durum, bir çürüme halidir.

Ziyanlıktır.

Allah

Çok güzel birini görürsen, ‘Maşallah’ de, ‘Bu, senin güzelliğindir, senin yankındır Allah’ım’ de de, nazar değmesin…

Hak, düşleyendir.  Sen, düşlenensin.  Allah’ın rüyası olmak kadar yüce olan başka bir şey var mıdır?

‘Kendinle olan safiyetinle bana gel…  Ben özgürlüğüm.  Artık beni tanı.  Bundan böyle değersiz bir yaşam sürdürme.’

Yaratan kim?

Çekip çeviren kim?

Bozan kim?

Toparlayan kim?

Allah…

İyiye de müstahakız bizler, kötüye de…  Bizi müstahak eden var. Bilsek de bilmesek de tozuna bile kurbanız O’nun…

O aradığın Allah yoksa bu dünya, bu can neye yarar?  Bilmediğin için var tüm bu sıkıntılar…

İnsanların çevresinde bir nur vardır.  Fark edilse, kemâle erenin gözü kamaşır.  İnsan kabadır.  Çünkü kabukla sarmalanmıştır.  Vücut ve dünya, kabuktur. Cevizin kabuğu olmasa, içindeki ceviz muhafaza edilebilir mi?  Cevizi sorsalar, kabuklu veya kabuksuz; biliriz ki cevizdir.   Ama yağını gösterseler ceviz olduğu anlaşılmaz. Anlamak için tatmak gerekir.

Kabuklu ceviz nerede, ceviz yağı nerede…  Ama ikisi de aynı şey değil midir aslında?

İnsan da, ceviz örneğinde olduğu gibi; Allah’ın yarattığı yüce yapının çıtasını kaldıra kaldıra, halife seviyesine yükselir.  ‘Okumayacağım’ diyen kişi, ilkokul ile sınırlı kalır.  Ama isterse ordinaryüs profesörlüğe kadar gidemez mi? Sonsuz bir süreçtir, ‘çıtayı yükseltmek’.

Hakikatin kendisi de böyledir.  Mevcudat, ardına düşer.

Düş

Düş kurmak (tahayyül etmek), idrakin gelişimi için zorunludur ve sürekli olmalıdır.  Aksi halde, idrak gelişmez.  Sana dayatılan cennet cehennem korkusundan uyanmadıkça, idrake varamazsın.

Allah’ın cenneti var, cehennemi yok.

Cenneti cehennem yapan sensin!

Üstelik  cenneti ortaya koymak için var cehennem.

Ölüm ve Olum

Canlı, rahimde oluşur.  Kesafet âleminden, daha geniş ve latif olan letafet âlemine doğar.  Ancak, hiç şüphen olmasın; Allah öldürür. Öldüğümüz zaman, neyi bırakırsın geride?  Kabuğunu.   Eti, kemiği, organları…

Ama ruh?

Allah’tandır ruh; Allah ölür mü?

Bütün bunları, şu an buradan görmek var; bir de öldükten sonra görmek var.  Bu âlemde şımarma vardır.  ‘Ben’ olmayan yerden geldiğin halde, burada ‘ben’ diyorsun.

‘Sen yarabbi’, neden diyemiyorsun?

Ölüm yok, olum var. Aslına rücu edeceksin.  Dinlersin, okursun bunları ama o noktaya gelmek başka şeydir!  Kulakların, gözlerin vardır ama hassas değilse ayırt edemez.