Dünya hayatı, zıttı olan hayattır.

Suçlama olmazsa, övgü de olmaz. Ayrılık vuslattır (ayrılık olmazsa kavuşma da olmaz). Batan güneş, yeniden doğar. Ölüm yeniden dirilmektir. Sonbahar ilkbahara, kış yaza döner. Bu zıtlığın anlamı Halik’ten mahlûka, mahlûktan Halik’e rücudur!

Dert, keder, ızdırap, ilhama yol açar; zevkse, ona engel olur; hayatı, hava ve heves ile geçer. Öyle yaşayan hayattan nasibini alamaz, geldiği gibi gider. Yüce, yaratılmışlığın idrakine varmaz.

Allah’la aranda olanı çekip çıkar. Yıkma, kırma, maniyi kaldır at yeter. Onları aradan kaldırmazsan, bilakis araya bir şeyler koyarsan, işte o koyduğun, kim olursa olsun, ne olursa olsun puttur.

Sana bir ev veren kişi, verdiği o evden daha değerli kişidir. Evi alıp onu unutma, kadirşinas ol ki, sen de maldan daha değerli bir varlık olduğunun idrakine varasın!

Allah’ın bize verdiği, her türlü nimet, O’nun Rauf olan şefkati iledir. Allah, şefkati itibariyle müsamahakârdır, kuluna imkân verir. Allah, eşyaya yasa koymuştur. Allah, ilahi şefkati ile de insana vicdan koymuştur. Allah Rauf’tur. Şefkati sınırsızdır.

 

Vahdette kesret; aslı sureti, suretin özeti cümleden Ahed, Ahed’ den Allah.

Bir beden ve ruh,

Varlıkta güruh,

Halik’te mahlûk

Eşrefi mahlûk,

Sureti budur.

Sureti nedir?

Maddiyat nedir?

Maneviyat nedir?

Kesrette vahdet nedir?

Ölüm, ödünç ve ödenmesi lazım olan bir borçtur ve bilaistisna bu borç ödenir. Ödünç alınan, nasıl kullanılmıştır o mühimdir. Hayat ne ise odur. Onu değiştiremeyiz. Ama kendimizi değiştirebiliriz. İnsan, hayvan değil; idrakli bir varlıktır. İnsanın ruhu, evrenin nurudur, bir bilsen!

Hayatta karşılaştığımız acı olaylar, gönlümüzün ödediği bedellerdir; idrakimizin gelişmesi içindir. Bilge kişiler, tek bir başarısızlığın bedelini öderken hayattan gereken dersi alırlar.

Allah insanı, eşrefi mahlûkat yaratmışken, tabii iki mürşidi kâmili de ondan seçer.

İnsana insandan; usta olan öğretmen seçer. Bir mürşidi kâmile bağlılık onun için değil, Allah için olmalıdır.

Her amaç, doğar ve ölür; asıl amaç ALLAH’TIR; ölmez. Tabiatı seven ve anlayan kişi, Allah’ı gerçek iman edendir. Allah’ın gerçekliğini anlayan kişi nadirdir; Arifi Billâh’tır; insan-ı kâmildir; sıradan insan değildir. Hayat; Allah’tan gelen gerçek bilgi kaynağıdır. Tasavvuf ehli için, bu bilgi Allah’a götürür. Kişi başarıları ile sevinir, başarısızlıkları ile üzülür. Mürşidi kâmil ise, her ikisini de, insanın haleti ruhuyesine bağlar.

İçimizde huzur yoksa hiçbir şey bizi huzurlu kılmaz.