Âdem bir bütündür, her birimiz o tek Âdem’in parçalarıyız.

Bu ne böyle hiç uygun düşmemiş, bu böyle olmamalı demek, mülkün hakiki sahibini, var oluşun yaratıcısını, faili mutlak olan, Allah’ı bilmemek, ondan gafil olan bir insanın cehaleti ve ukalalığıdır.

Biz yalnız beden hastalığı ile ilgiliyiz ve kaygılıyız. Dert oradan gelir. Allah insanı dünya için değil kendisi için yaratmıştır. Bu yüzden dünyada bana değil, Yaratana bak. Ben seni hasta ederim. Sıhhat, afiyet Allah’tadır.

Sen, bana kendi huyunla davranıyorsun, bende kendi huyumla. Senin huyun öyle davranmanı icap ettiriyor.  Benimki de böyle. O halde birbirimize tahammül etmeliyiz. Bu da bir huy icabıdır.

Bir kimse karşıdaki kim olursa olsun, kendi huyu ile davranır. Hatta önceleri kibar davranıyorsa, o da yine huyu icabıdır.

Benim yemek sofram bir tasavvuf okulu sınıfı ve ilahi sohbet yeridir. Bu sofraya sofra adabı ile oturulur. Adapla sofra sahibi dinlenir.

Cehalet. Gaflet ve delaletin anasıdır.

İlimde ilmi billâh’tır. Âlim, her oluşun anası olarak Allah’ı bilir. Allah’ı bilen hikmet sahibi olur.