Allah’ın dışında dost olmaz. Allah ayıpları aramaz, olanları da kapatır. Onun için ondan daha iyi dost olmaz. Allah ahlakı ile ahlaklanmış Kamil insan da ayıp aramaz, varsa da kapatmaya çalışır.

Aşkın muhatabı Allah’tır, onun için türlü türlü cefanın adını aşk koydular. Aşk kolay değildir. Cehdi vefa ister. Sonsuzluğu yakalayan göze kalp gözü denir. Kalp gözü manaya bakar, kafa gözü eşyaya bakar. Kalp gözünün açık olmasının yegâne hususu helâl lokmadır. Helâl lokma insanı riyakârlıktan uzak tutar. Hakka saygılı olur, Hak söyler. Edepliye edepli, edepsize edepsiz der. Kusurları açıkça söyler, merhamet hissi vardır, gözleri yaşarır. Böyle bir gözyaşı Hak indinde makbuldür.

Nefis yalnız olarak bir şey göremez. Ruhla görür. Ruhla nefis bir olmalıdır ki ilâhi eseri görsün. Ruhun da kendisini görmesi için bedene girmesi lâzımdır. Ruh da, bedendeki nefisle kabiliyetleri cihetinden haklıdır. Birinde müspet, diğerinde ise menfi kuvvet zahir olmuştur. Bunların ikisinin de münasebetinden lâmba yanar, yani nur görünür. O nuru Kamil insan görür, Kamil insanın zahiri  (dış görünüşü) senin benim gibidir, fakat batını (özü) Hakikat-i ilahi muhabbettir. Hakikat ise Allah’tan gayri değildir. O her yerde Allah’ın mevcudiyetini hazır ve nazır olduğunu hal olarak bilir, (ARZA SEMAYA SIĞMAYAN BEN, KAMİL İNSANIN KALBİNE SIĞDIM). Kamil insan hayat ve hakikattir. Kamil insan demek bütün âlem demektir.

Hakiki ilim sahibinin bir unvana ihtiyacı yoktur. Eşkâle, taca, hırkaya bürünen ilim sahibi olsa da Mürşidi-i Kamil değildir. Mürşidi Kamil ilahi tasarrufa sahip irşat lütfüne sahiptir. Bu âlem aynasının ruhu da Kamil insandır.  Âlem bir göz, Kâmil insan da gözbebeğidir. Bu âlemin misali muhabbet, hakikat-ı Allah’tır.

Ben şuyum, ben buyum, ben buradan mezun oldum, çok kitaplarım var diyen, veli değildir. Çetele tutmak, beden de ruhun iflasıdır.

Şüphesiz her an Allah’ın kendilerini gördüğünü bilerek amel eden kimseler, halis ve muhlistir. Onlar daima Allah’ın huzurunda oldukları için, huzurdadırlar.

Senin ezberini bozan, uyku kaçırandan neden kaçıyorsun? Neden bu kadar gaflet uykusunu seviyorsun? Bu geçici dünyada kalacağını mı sanıyorsun? Seni uyaran düşmanın dahi olsa seni pışpışlayan dosttan daha faydalıdır, daha büyüktür. Seni uyaran düşünürken, başkalarını da hesaba katan da düşüncedir. Böyle bir düşünceye sahip olan, iyilikten gelen faydaları bildiği gibi kötülükten gelen faydaları da bilir.

O bilir ki dünya şartları en üst düzeyde de olsa insanı mutlu edemez.

Ünsiyet (Adaptasyon ) kolay değildir, geniş bir zaman ister.

Bastırılmış olan hususları, halının altına süpürüp görmemezlikten gelirsek bir gün ortaya çıkar.

Kader; ilahi sistemde hassas bir ölçü ve takdirdir. Bu açıdan bakıldığında tesadüf değil, bir ölçüye bağlanmış değişmez olaylardır.

İnsan, kendi kendine, fert, fert, toplum olarak da isyan etmesin.

Karşılaştığımız her olayda, takdiri ilahiyi anlarsak, bize müstahak olduğunu görürüz.

Mesela Allah, sana bir hastalığı seçti ve seni buna müptela etti. Sabret ki teferruattan arınasın. Her türlü güçlüğü yenmeye yürek ister. Senden ne haber? Sende böyle bir yürek var mı?

Besmele çek ama, asıl yaptığına bak.

Sürüye dönüşüp, başınıza çoban beklemeyin.

Çalışırken de ürettiğiniz mühimdir, ona bakın.

O bildi de bu hallere girdi değil, onun başına gelen cehaletinin icabıdır.

Gönlünü, daima tecelliyi ilahiye açık tut. Gönlünde ve eşyada mabet yapma yarışını bırak. İkisini de enflasyona uğratırsın.

İnsanları tanrı yapıp sonra helak eden, görünmeyen ama musallat olan bir varlık var. (İblis).

Allah’ın Kahhar esması içindeki Kahharların bir tanesi var ki bu Kahhar, insanlara musallat olan o varlığı, kahrediyor ve insanlar böyle kurtuluyor.

Geçmiş de gelecek de halin içinde birdir. Şu anda halde bulduğun şeyler, geçmişte yaptıklarının semeresidir. Gelecekte de seni bugün yaptıkların karşılayacaktır.

Bazı olaylar vardır bizi öfkelendirir, böyle olaylar olmalıdır ki öfkelenelim, ancak öfke, hiddet ve şiddete dönüşmeden sabır edilirse, insan karakterli ve kemal sahibi olur.

Doğru yanlışı, yanlış doğruyu söyler, ikisi de mubahtır. Hakikat bunların zuhurundan meydana gelir.

Yaradılışın gayesi bilmektir. Hak ve Hakikati bilen Allah’ını bilir.

Bizim başımıza hiçbir zaman Allahın yazdığından başka bir şey gelmez. O bizi bizden daha iyi bilir, yalnız ona tevekkül edilmesi lazımdır.

İnsanlar topluluğu arasında sen de bir fertsin. Tabi ki sevilmek istersin, ama herhangi bir işi kerhen yaparsan boşuna vakit harcarsın, sevgi değil kendi kendini sevimsiz kılarsın. Hâlbuki sevgi ve muhabbet sıhhat ve afiyettir.

Bir de dünyada rüsva olmak ve cehennem hayatı yaşamak vardır, buna da müstahak olanlar hak eder.

Bu dünyanın maddi ve manevi varlıklarına en üst düzeyde sahip olanlar asla mutlu olmadılar.

Maalesef Allah’ın yüce yarattığı bu insanların aralarında, bir kısım insanlar vardır ki münafıktırlar ve birbirlerine benzerler. Kötülüğü emreder, iyiliği hiç nazarı itibara almazlar. Onlar sevgiyi ve huzuru unuttular.  Bunların dua ederek Allah’a sığınmaları şarttır.

Asıl hayat, Hakkın hayatı ile hayat bulmaktır. Allah’ın Kayyum sıfatını her şeyde görüp, bütün varlıkta onun diri (Hayy) olduğunu, var olduğunu görmektir. Yani cehaletten kurtulup, ilimle hakikati bulup, ikilikten keşmekeşlikten arınıp, hikmeti ilahiyi vasıl olarak, karanlıktan kurtulma, Âdeme yakışan bir arayış, bir oluştur.

Asıl cem; ölüyle, diriyi bir görmektir.