Allah varlığa sahip çıkar!  

Ya Rabbi demek, ey dağa, taşa cümle yarattığını terbiye eden bizi de terbiye eden Sensin, demektir. Terbiye eden; bakımını da üstlenir, ihtiyacını da karşılar ve onun üstünde hakkı vardır.

Mürşit sahip olandır, babalık edendir. Zira terbiye eden babalık etmiş olur. Babalık eden ise büyük ve üstün olandır. Bana ‘Mutlu Baba’ demeleri de bir anlamda budur.

Mürşidin yönetmek, toplamak gibi özellikleri vardır. Zira büyük olan başa geçer yönetir.

Bu kabiliyetini Rab olan Allah’tan alır.Rab, Allah’ın eşsiz terbiyesini ifade eder.

Asıl terbiye etmek; bir şeyi basit halinden kemal noktasına doğru aşama, aşama inşa edip geliştirmektir. Anne baba, evladının terbiye ve bakımını görev sorumluluğuyla üstlenir. Bakıcı ücret karşılığı üstlenir. Öğretmen memur olduğu için üstlenir. Allah ise kulunu sevdiği için üstlenir.

Eğer Allah, El Kahhâr sıfatıyla öğretmek isteseydi, hiç kimse bunun dışında kalamazdı.

Ama görüyorsun ya! Sana anan, baban, oğlun, kızın, kocan, arkadaşın hatta kendin bile değil, sana Allah sahip çıkıyor. Çünküinsandaki her türlü varlık, emanettir.  Hakiki sahip Allah’tır.

Kader, boyumun ölçüsü budur demek mi?

Sınırsız olan Allah, yaratığına sınır koyar. Kader, bu sınırın ölçüsü, ayarı ve nizamı demektir.

‘Kaderimdi’ demek; bu ölçü ve nizam âleminde, ‘benim ölçüm, boyumun ölçüsü budur’ demektir.

Kader, Allah’ın emridir. Tahakkuku kıyamdır, oluştur!

Sureti insan olan canlıya, beşer denir. Allah yarattığı her canlıya, sudan hayat vermiştir.

İnsana bunlardan farklı olarak ruh da üflenmiştir.

Ruh; (insanın Allah’tan aldığı cüzi) iradedir, akıldır, vicdandır. Onun için melekler dâhil, bütün varlığa, insana secde edin, denmiştir. Çünkü üflenen ruh Allah’tandır. Allah’la kulu arasında perde vardır. Bak, Musa, Allah’ı görmek isteyince, Allah dağa tecelli etti de, dağ dayanabildi mi? sen de dayanamazsın. Mahlûk bu gözle Halik’ı göremez.Allah ile kulu arasında direk ilişki olamaz, O kulu ile ancak ilham ile konuşur. Bu da kuluna verdiği ikramdır! En büyük isminden doğan ikram;

 

Zü’l celâli ve’l-ikrâm, 

(Bu, Allah’ın en büyük ismi –  İsm-i A’zam dırEbu Davud, El-vitr den;

Bir Hadisinde, Hz Peygamber; ‘ Allah’a, bu en büyük ismiyle hitap edene cevap verir ve istenildiği zaman ihsanda bulunur ’ buyurmuşlardır. Duası her namazdan sonra okunur:

Allahümme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte ve teâleyte yâ ze’l celâlî ve’l-ikrâm…  Allah’ım sen Selâmsın. Selâmet sendendir. Ey celâl ve ikram sahibi, sen münezzehsin, sen yücesin ..)

Allah’ın sonsuz ikramı insanadır. Celâli dahi insana ikramdır. Her zorluğun, karşılığında iki ikramı vardır. (biri Cemâl’den, iyilikle gelen, diğeri Celâl’den, azaptan gelen lütuf)

‘Hoştur bana Senden gelen ikili, gül ya da diken!’.

Zü’l celâl ve’l ikrâm; ama Allah’ın insana yaptığı ikramında aşırı gidersen, mesela yemek ikramdır, aşırı yersen, vücut derdine düşer, hasta olursun.

Zü’l celâli ve’l ikrâm’ın Celâlden geleninde şiddet ve ağır bir zorluk vardır. Allah’a da Celâl isminden bakarsan cefadır, ama bu cefa insana ikrâmdır.

Külli men aleyha fan, zü’l celâli ve’l ikrâm; Allah’ınikramı dışında kalan her varlık, fandır yani fanidir.

 

Rabbimiz insana; İRADENİ FARK ET dedi!

İrade, akıl, Allah’ın insana lütfudur. Fakat yan tesiri vardır.

Saf irade, saf akıl cennettedir, dünyada değil.

Allah insana iradesinden bir pay verdiği gibi, kudretinden de bir pay vermiştir. Bunun için de verdiği pay kadar mesul tutmuştur.

İnsanın (payına düşen) mesuliyeti yüklenmesi onun Rahmani halidir.

Mesuliyeti yüklenmeme hali de Şeytani halidir.

Âdem, bu şeytani hali yaşamadan, günah işlemeden de iradesini fark edebilirdi.

Tercihini denemekten yana kullandı. (O zaman sevap ve günah arasında kaldı)

İki günah vardır:

Birincisi, günahına aldırmamak,

İkincisi Allah’ın, günahını affedeceğine inanmamak

 

Tövbe

Allah’ın affının yolu tövbe etmektir. Tövbe itibardır.

İnsan ancak Allah’tan affı mağfiret dilemekle yüce yaratılmışlığının, itibar ve idrakine erer.

Özür itirafı dışa karşı, tövbe itirafı içten Allah’a karşı olandır.

Allah’tan başka kimse, tövbe alamaz, tövbede aracı olmaz!

Allah tövbe edenin, iradesini ödüllendirir, İdrakini  daima yeniler..

Zatını El Afuvv (affedici) sıfatıyla tanıtan Allah, kullarını en iyi tanır.

Rabbimizin af kapasitesinin sınırı yoktur.

İnsanın da af etme kabiliyeti vardır. Ama muhalifken, af etmek kolaydır. İktidardayken af önemlidir.

Af etmeyi seven insanın bile affa ihtiyacı vardır.

‘İnsafa gel’ demek de, affa gel demektir!