Allah vardır, her şey O’ndan akseden görüntüdür!

Tatlı dil, etrafına daha çok insanları toplar. Tıpkı ışığın etrafına toplanan pervaneler gibi. Buna kemiyet, keyfiyet açısından bakarsak; Öz mühimdir. Öz vardır, bunun dışında her şey arızidir ve Öz’e muhtaçtır. Hakikat, özün nefsini bilmesidir. Nefsini bilen, özünü bilir. Bunu da bilen, insanı kâmil mertebesine ermiştir!

Fizik âlemde yaşayan bir insan için; nefsinden misal âlemine, oradan ruhlar âlemine ve öze kadar olan her şey aslında arızidir (geçicidir). Işık olmasa, hiçbir şey gözle görülmez, yani gözle görebilmek için ışığa ihtiyaç vardır. Işık, ilahi nurdur. Işık bir öz ise, gördüğümüz her şey arızidir. Özden çıkan ve bütün âlemlere nüfuz eden yayılan, renk ve ışık veren ilahi nur, şeylerin görünmesini sağlar. Allah, bir anda bin şendedir. Yani Allah vardır, her şey O’ndan akseden görüntüdür!

İnsana bakacak olursak, insan düşünür, ama bu onda arızidir yani geçicidir, sonradan olan aslı olmayan demektir. Mesela insan için, eşyaya sahiptir deriz, oysa sahip olmak arızidir. İnsan bedendir deriz, o da arızidir, Velhasıl sınırları belli olan insan, arızidir.

Vücud-u Mutlak cevherdir. Zahir olan âlem, arızidir ve bu arızinin hakikati, cevherin meydana çıktığı belirdiği yerdir. Âlem de arızidir. Cevher ise hakikattir. Cevher de Hakk’a göre arızidir.

Varlığın, yasaları vardır. O yasayı bil, öğren ve ona uy!

Sınırsız olan Allah’tır. Sen ise, kader dediğimiz Allah’ın emri ile sınırlısın. Sen bu emre ne derece uyarsın veya uymazsın? (uymazsan mutsuz yaşarsın. Ancak kaderine isyan ederek ve onu asla değiştiremeyerek sonunda sakinleşir ve nefsinin ve özünün sınırlarını bilir, nefsin emrinden çıkarak kaderine uyum sağlarsın. Yani özünü ve nefsini birbirinden ayırmayı öğrenirsin). Allah’ın yarattığına sınır koyması senin lehinedir. Öyle olmasa, İnsanoğlu kendine yetse azardı. İnsan cahildir, onun için hep Allah’ın öğretmesine muhtaçtır! Rabbül âlemin olan Allah, öğretir!

Mekanik fizik, şimdi kuantuma uydu. Fiil varsa, faili vardır. Eser, sanatkârsız olmaz. Öyle olaylar vardır ki, onun karşısında Allah deriz. Yani o olay var, onu yaratan var. Varlığın başı ve sonu vardır. Bu bir tekâmül sürecidir. Hiçbir ilahi sistem, manasız değildir. Boşuna bu dünyaya gelip gitmiyoruz. Bunu da ehli hikmete sor.

Etki tepki, hayat; sisteminin icabıdır. Kıyamet de, kurulan hayatın sona ermesi ve bozulmasıdır. İlahi kudret, güçlüdür. Yerinde durmaz, faaldir.

Yarabbi, halk ettiğin sisteme bağlı ve sadık eyle!

Böyle dua, edilir. Bu, zaten böyledir. Dua da, onun öyle oluşunun idrakine varmaktır. Allah’ın sistemine uyulmak mecburiyeti vardır. İnanmak, inanmamak sonradan gelir.

Sureti canlı olan, insan-ı beşerdir. Sireti (iç dünyası) canlı olan insan, âdemdir. Her canlı sudan yaratılmıştır ve canlıdır. Biz insanı hücreden yarattık, sonra ona akıl idrak ve vicdan verdik. Âdem, idrak ve irade sahibidir. Ona Allah’tan ruh üflenmiştir. İnsandaki bu ruh, şayanı hürmettir. Ona secde edilir. Çünkü ruh Allah’tandır.

Eş şükür; az emeğe karşı çok veren Allah.

‘Allah razı olsun’ diyorsan, şükrediyorsan, Allah razı olur. Allah’ın azap etmesi, verdiği nimete şükretmeyeni ondan mahrum etmesidir. Allah gafuru rahimdir. Allah, az emeğe çok verendir. İnsan, iradi şükreder; verenin Allah olduğunu bilir ve ona teşekkür eder.

Şükredilmemiş her nimet, nimet değildir. Kalbi şükür, akli şükür, lisanî şükür de ameli olmalıdır, verilenden Verene şükretmelidir, buna şükür denir. Öğrendiğini öğreten, şükretmiş olur. Hareket edip çalışan, şükretmiş olur. Kim şükrederse kendine, kim nankörlük ederse kendinedir. Varlığın, canlı oluşu ile Allah’ı zikretmesine de Hamd ediyorlar denir. (Varlığına hamd edilir, verdiğine şükredilir)

Kulluğunuzun devamına çalışmak, ibadettir. Allah’ım hayırlı, sıhhatli ve uzun ömür ver ki, ibadetim yani idrakim artsın!