Allah kerem sahibidir. Kerem karşılıksız verendir.

 

Ulûhiyetle, rububiyet daima temas halindedir.

Halik daima mahlûku iledir. Kulun nefesi, onun (Allah’la) ilgisini gösterir. La Rububiyet’e, illa Ulûhiyet’e aittir. Allah’ın (varlıkla) birliğini kimse inkâr edemez. Halik, sonuna kadar kulu iledir. Yani, Allah yarattığı kulu üzerindedir. Kul bunu bilmez. Halik’le kul arasında, muhteşem bir uyum vardır. Kul aciz olduğu için Halik’le olan bu mükemmel uyumu göremiyor. Ta ki, Halik’in mükemmel ve yarattığının da mükemmel olduğunu görünceye kadar, gaflet içinde ve huzursuz oluyor!

Aslında Ahadiyet; Halik, yarattığı mahlûku ile bir ve tek varlık demektir.

(Bu beraberlikte) Allah kulunun iradesine müdahale etmez. Önce onun isteklerine meydan verir.

Kul, nefsi isteklerinin doyumunun ötesinde olan, Rabbinin kendinse verdiği (manevi ve insani) değerlerin daha âlâ olduğunu anlamak suretiyle, Halik’ini tanır ve teslim olur.

Kul’un, Haliki ile olan uygunluğunu göremediği için nefsini onu verenden ayrı tutması, zımni isyandır. İnsana verdiği ‘Ben’ Allah’a muhatapken, kendini O’ndan ayırarak, “ene” yani ben demek, Allah’tan kopmaktır, isyandır, nankörlüktür! Ama Allah af edicidir. Bunun için günah işleyen bir mahlûkun olması lazımdır. Bu yüzden günahkârı hakir görmeyin!

 

Bütün varlık, Allah’ın fiili varlığıdır. Kulun fiili, ona paraleldir.

Sisteme, yaradılışa bağlıyız. Onun bozulmasından korkarız. Bu sistemin ilahi olduğunu bilip de onu yaratana güvenirsek, ‘Allah bana yeter’ dersek, Allah yeter. Ona yeterince inanmayıp, ‘Yetmez’ dersek, yetmez!

Allah; Allah’ın Zat ismidir. Esma, Allah’ın sıfatlarının ismidir. Ayrı ayrı kelimeler, ayrı ayrı manalar taşır. Mesela, Vekil kefildir.  Sıfatı ilahiyi vekil tutabiliriz ve (Hasbin Allah ve nimel Vekil), Allah bize yeter deriz. Allah’ı vekil tutmak tevhid sırrındandır.

Bu sonsuz güven, yani Allah’a güvenmek ve tevekkül etmekle, O her şeyi alül âlâ yapar!

Onun yaptığı en güzeldir ve yaptığına en iyi O sahiptir. Tevekkül elden geleni yapmaktır. Boş oturup beklemek değildir! Çalışarak, sonu inşa etmektir. Külfete katlanamayan, lutfa mazhar olamaz.

Öğretmen, talebe için olduğu gibi, kul da Allah içindir. Kul çalışarak Allah’tan talep eder, sonra,  talebe (gücü yetmediği yerde) Yarabbi der. Allah, bu ‘taleb’e icabet edecektir.

Bütün varlık, Allah’ın fiili varlığıdır. Kulun fiili, ona paraleldir.

Karanlığa, ümitsizliğe kapılma, Rabbini bil ve ona sığın! O sana yeter!

Vedut seven ve sevilen Allah, Gafuru Rahimdir. El Veduttur. Allah’ın sevdiğini herkes sever. Çünkü o sevimli olur. Gafuru Rahim, ayıpları örter.

Azap Allah’tan kopmaktır. Bundan büyük azap olur mu?

Kazanmak ve kaybetmek, birbirinden farklı şeyler değildir. Çünkü malını mülkünü kaybeden, vicdanını, imanını kazanır, böylelikle, mahlûktan Halik’ine yönelir.

Halik’i ve onun yarattığı mahlûku bilen, Allah’ın seçkin kullarının ne memleketleri, ne asrı olur, her yer ve her zaman onlarındır. Her şeye Allah’ın gözü ile bakmayanlar ise fasıklardır!

Yarabbi şu kulunu kahret deme! Bunun yanlış olduğunu anlatmak için Allah Hz.İbrahime oğlunu kurban et bakalım dedi. Ben nasıl kulumu kahredeyim ki? Ben Gafurur Rahimim.

 

Allah kerem sahibidir. Kerem karşılıksız verendir.

Yokluğa kerem etti, varlık oldu!

Allah’ın yarattığı eşya üzerindeki ihtişamından kulların gözleri kamaşır da Onu göremezler.

Allah’ın görünen nimetlerini bilenler ve görenler şükrederler. Görmeyenler de nankördür.

Ya bir de Allah’ın görünmeyen nimetleri vardır, ondan haberin var mı?

Allah’ın görünen ve görünmeyen nimetleri içinde, hastalık dahi bir nimettir. Onun için, bir hastalığın tedavisi bulunup ortadan kaldırılırsa, yeni bilinmeyen bir hastalık yaratır.

Allah Rahman ve Rahimdir. Yarattığından, yarattığına ikramı olur.

Halden hale girmekle kul Allah’la halleşir. İnsan sevinci ve kederi, Allah’ın sıfatlarından yaşayarak

Haliki idrakle müşahede eder. Ancak o zaman, Allah bilgisi başlar ve hayran kalınır!

İlahi sistemde yaratığın, yaratıklarla sevgi bağı da vardır. Bu sevgi bazen, nefretle sonuçlansa da, eğer nefrete değil de, mahlûkun Halik’e olan sevgisine doğru giderek Allah iradesine varırsa, onun sevgisi muhabbet-i ilahidir; İşte o, payidar eder!

Allah seni öldürüyor, yaşatıyorsa bu hal, sistemi ilahiye üstün ve aykırı düşmediğini gör de idrakli ol!

Allah’tan başka hiçbir varlık kendi kendine yetmez.

Ey yetmezler, acizler size tek yeter olan Allah’a iltica edin!  Allah kulunu kendine çağırır.

Zaten ahir zamanda kulu ona rücu edecektir.

 

Veciz sözler;

Hakikat peşinde olanlar var, güç peşinde olanlar vardır! Hakikat peşinde koşanlar insani vasıflı olanlardır; güç peşinde koşanlar hayvani vasıflı olanlardır. Her şeyin ortası güzeldir. Sefalet gibi çok zenginlik de, güzel hislerin gelişmesine ve afiyette olmaya mani olur.

Seni bulan ne kaybetti, seni kaybeden ne buldu? Allah’ın yarattığı bu varlığa put dersen, her yaratık onlarla haşır neşirdir ve bunlarla olmak, mecburiyetindedir. Putperest; eşya, mal mülkle hatta bunların özünü taşıyan bedeniyle nefsiyle olmak demektir. Abes değil mi? Bu açıdan boşuna yaratılmadı. İnsan da eşrefi mahlûkat oldu.

Kirlenmiş olan atılmaz, onun kirini temizlersiniz. Anne yavrusunun altı kirlendi diye onu atmaz. Altını temizler. Günahla kirlenen kızını da atmaz, onu temizler.

Hakk’ın kitabını okuyanlar var. Hakk’ın lisanını konuşanlar var. Amma amel mühimdir. Önce sabır yani külfet, sonra nimet! Kalbin ve aklın Allah’tandır. Bunu unutma!

Hz İbrahim, babası ile sınandı. Ben oğlumla sınanıyorum. Bu vücut âleminde kaldıkça onun düzeni içinde olursun. Bu bir süreçtir ve geçicidir. Geçiciden bekaya gidilir.

Her halükarda Allah’la olan ölüm anında gülerek girer.

Ressam tabiattan aldığını, kendi yorumuna göre renklendirir, resmeder. Müzisyen, tabiattan aldığı sesleri, kendi ruhu yorumuna göre, makam ve melodi ile seslendirir. Makam da bestekârın duruşundan, duyuşundan gelir.

Nasıl astroloji, astrofizik ilerliyor, uydu ile hava durumu bildiriliyorsa, Allah’la çok sıkı irtibat, kuran onun ne yapacağını bilir, olacağı da söyler.

Ahmaklar olmasaydı, dünya imar olmazdı. Bu, insana (ruh) sırrın verilmemesi sırrındandır.

Beden enstrümanını ruhla akort halinde tutan şirke düşmez. Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.

Allah’ı arayanın en büyük zaafı ve kaybı, onun şirke düşmesidir. Şirk yanılmadır.

İlah, eşsiz benzersiz mabut demektir. O tektir. Onunla dünya güzeldir ve iç âlemi sükûn bulur. İnsan ancak Allah’la tatmin olur. Nefsi sakin olur.

Allah seni cehennemde yakacak diyene karşı sen de, de ki merhametli bir anne çocuğunu cehenneme atar mı ki, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah kulunu cehenneme atsın?

Aynı dili konuşanlar değil, aynı ruhu yaşayanlar anlaşabilir.

Sema eden zakir, Allah’ın vechinin her yanda olduğunu bilir. Dönerken saygı ile selamlar