Adaletin tek yeri vicdandır.

Allah, yasalarıyla doğru ve yanlışın ne olduğunu anlatmak ve onlar üzerine insanları düşünmeye, öğrenmeye davet etmek ister ve rahmetiyle onları kaplar, ilahi kurallara bağlar. Onları tabi yapılarında terbiye etmeye çalışır, insan hayvan değildir. Onu hayvandan ayıran, üflenen ruh vardır. O ruh, Hak’tan gelen; akıl, idrak ve vicdandır.

İnsan bunlar sayesinde, yaratılıştan Yaratana varmakta; acı ve tatlının, doğru ve yanlışın, eza ve cefanın, dert ve devanın, ölü ve dirinin hikmetine varma hürriyetine sahip olup, istediği gibi düşünme idrakine sahiptir. Bu idrake sahip olduğundan dolayı insan, hayvandan farklıdır. Allah kulu ile muhakkak yarattığı bir vasıta ile olur ve konuşur. Vicdan, Allah’ın kulu ile konuştuğu yerdir. İlham insana, vahi peygamberlere gelir.

İnsandaki cevher, Allah’ın hükmü karşısında ona verilen tevazudur. Hükmü Billâh, idrakli insanı Arif-i Billâh yapar, İnsan-ı Kâmil eder. İnsanları kendi hallerine bırakırsan, ‘kendin ettin kendin buldun’ olur. Onlara yardım etmek şarttır. Onları irşat etmek, sevgi ile yaklaşmak yüce yaratılmış olduklarını hatırlatmak, gaflette olanlara şefkat göstermek kâmil insanın işi olmalıdır.

Adaletin tek yeri vicdandır. Sevginin tek yeri de Allah sevgisidir. Sevgi Allah’tan gelir. Allah sevgiyi onun için yarattı. Sevgi, yaratmadır; ölüyü diriltmedir. Aşk, imanın ötesindedir, inanabilsen! Aşk, has-ül hastan öte arfi-i billâhındır.

Yarabbi, güvenimi arttır, şüphemi kaldır ki; bizi yaratan, bize aklı veren, nefsi de veren Allah’ı, cüz-i irade ile talep edelim ki Allah en iyisini vere! Dile vereyim, istek sendendir.

Şiddete dökmeden düşünmek, Allah’a dayanarak korkusuz yaşamak, koşulsuz sevmeyi bilmek, sabır edebilmek, farkında olmak, uyanık olmak, dürüst olmak, Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkmak, insanların sevgisini kaybetmek de, hayatı zindan eder, huzursuz oluruz.

Eğer yaptığımız tek şey, mevcut kurallara körü körüne uymaksa gelişemeyiz. O sadece itaat etmektir. Elde ettiğimiz bilgiler de, akli nakli bilgiler olmaktan ileri gitmezse, yeni bir şeyler keşfetmezsek, gelişemeyiz. Gelişemeyen, dünyayı ve onu yaratanı bilmez.

Allah, Aziz ve Kavidir.

Allah’ın yarattığı her şey yıkıcı ve aynı zamanda yapıcıdır; Zordur, kolaydır, acıdır, tatlıdır. Aslında Rahman ve Rahim olan Allah’ın yarattığı her şey lütuftur, nimettir. İnsan bunu ters ve zıt gibi görür. Esasen işte bu; ‘bilenle bilmeyen bir mi?’ sorusunun hikmetini söyler!

Allah güzeldir, Azizdir, aynı zamanda Kavi, yani güçlüdür. Azizliğini Kavi olan gücünden alır. Kesret güçsüz ve aciz, tevhid ise güçlü ve kuvvettir.

Ya Kavi olan Allah’ım bize, güç ver, kesrette vahdeti bulalım! Âlemi okuyalım! Yazgıdan yaşamı bilelim, Sensin Yarab diyelim!

Hakikatle mutabık olan hükme, hikmet denir. İlim kuvvettir diyenlere göre, ilim hikmettir. Böyle diyen insanlık, aladır. El Kavi olan Allah, en güçlü olandır.

El Kavi, El Mecit, eğer güce boyun eğersen, Kavi olan, Allah’ın gücüne boyun eğ, o aynı zamanda Rahman, Rahim, Vedud olan Allah’a kul ol ki, mahlûka esir olmayasın!

Bu bedene, bu dünyaya ebediyen sahip olmaya değil, yaratana, yaradılışa şahit olmaya emaneten sahip olduk.

El Mucib; dileyene dilediğinin en iyisini verendir. Esma-i işlerken, efal-i de işleriz, halleri yaratandan, Yaratana bakarız. Müşahede ederiz, adını anarız. O seni halden hale koyar, nedir halin diye sorar, ‘şükür bize, rıza düştü!’

Rakamlar değil, anlamlar manâlar değerlidir. Doksan dokuz esmayı ezberlemek değil, onunla hem hal olarak yaşarsa; huzurlu yaşar. Aldatıcı sizi Allah’la aldatmasın! Her şeyin hakikati makbuldür. Dinin, inancın, kalitelisine bak!

El Karib; yakın;

Allah’a yaklaştırıcı her şey, kurbandır. Görünmeyen, görünenden değerlidir. İri kemik kafadan, akıl daha değerlidir. Ahiret dünyadan değerlidir.

Manâyı anlayan, maksada yönelir. Kuran-ı tefsir etmektense insan kendini tefsire kalkmalıdır.

İnsanın bırakacağı miras onun tohumu, yani spermidir.

El Varis; Hakiki Varis Allah’tır. İnsana verilen varis mecazidir. İnsanın kendi emeğinin mirası, elinin emeği makbuldür ve Hakkıdır.

Hakkın Zatına ayna; insan içinde hakikate ulaşan, bütüne eren, ilahi isimlere ayna olan; Ariflerdir. Arif, haller içinde haldir. Arif söyler, çoğu insan anlamaz.

Zikir, derin düşünmedir, Hilkat’in Halik’i ile bir olma hali Allah’ı zikretmektir. Allah zikretmezse, sen zikredemezsin.

El Lâtif, Allah lütfederken, gayet zarif, ince ve hassas olarak verir. Allah, lütfun hâkimidir. Allah’ın arzusu ile kulun arzusunun bir olması, tevhittir, Ahed’tir.

Veciz Sözler;

Bir kişinin faaliyetlerini durduracak derecede ona yardım etmek, onu güçsüz kılmaktır, onun gelişmesine mani olmaktır, onun bağımsızlığını bağımlı hale getirmektir, ona şefkat değil ona verilen illettir.

Gayret ve emek, makbuldür. Gösteriş ve şamata boştur. Ama sana hoş geliyor. Hoş kolay, zor ise lütuftur.

Nihanı severim, çünkü halkta değil Hak’ da makbul olmayı isterim. Bana bunu, beni yaratan fıtraten verdi çok şükür. Hamdü sena olsun!

Şiddete başvuranlar, gücü yönetemeyip güçleri tarafından yönetilenlerdir.

Kul kulluğunu unutur, Allah kulunu unutmaz. Unutmak, hatırlamak, kullara mahsustur.

Mana bilinç, üstün varlığındır.

Rüyalar, bilgi kaynağı değil, yorum içindir. Rüyada gördüğünü, tatbik etmeye kalkma!