Mürşit; her şeyden elini ayağını çekmiş değil; her şeyde, mübarek eli ayağı olandır.

Hayatın sanat olduğunun idrakine varmayan insan, basit yaşar, öleceğini de bilmez.

Hayat durmadan değişir; bazı olaylar da onu hızlandırır, tsunami, su baskınları, zelzeleler gibi; beşer alanında da ihtilâller, harpler, yenilikler, moda gibi.

Okült; bir eğitim sistemidir. Bu okült eğitimine başlarken, başka düşüncelere yer yoktur, olmamalıdır. Konsantrasyon; insanların yalnız çok daha yüksek ve daha iyi bir hayat bilgisi düzeyine çıkmasına yardımcı olacak, gerekli bir araçtır.

İnsan; isyancı ve bencil zihniyle, ilk olarak küçük mücadelesinde olmalıdır. Ama; sadece, zararlı ve yıkıcı olacak gereksiz bir merakla, insanların kendi çalışmalarına koşup, kendi heyecanlarının ateşini söndürmelerine gidilmemelidir.

Patron kim, sen mi ben mi? Gelecek bölümleri okumak; zihni konsantre etmek yerine, öğrencinin dikkatini dağıtacak artı yükler yaratabilir. Bu çalışmada mücadele ettiğimiz şey; içsel özgürlük ve denge; en gerçek bilgidir. İç dünyamızda bu, en büyük faktördür.

Ölümlü ve geçici şeyler yerine, kalıcı şeyler için uğraşarak, en azından kısa bir süreliğine, zihninizin aşırı merakını dizginlemek çok önemlidir (mesela meraklı melahat). Ben, zihnimin efendisi henüz değilim; keçi koyun olmaz diyorum ama hala keçiyi koyun etmeye çalışıyorum.

Beraber yaşadık, zor alıştık birbirimize. Pek sıkı beraber değildik ama, sürdürdük, bir oğlumuz, bir de kızımız oldu. Bu çocuklarımızdan en çok anneleri zevk aldı. Çocuklar evlendiler. Oğlumuzdan iki kız torunumuz oldu. Torunlar, babaanneyi çok sevdiler, babaanne de onları. Bense fazla yaşlanmıştım, ağırlaşmıştım.

Sevgi, sevgili zamanla unutulur, aşk unutulmaz; onda ayrı gayrı yoktur, tarifi de zordur. Yar uykudadır, uyanmaz; uyanınca da kimseyi beğenmez. Bu yüzden gönlüm yaralı, peki bana ne oldu? Hemen yüzüm soldu. Halbuki ne o bensiz edebilir, ne ben onsuz. Ayrılsak da beraberiz; beden ayrılır, gönül asla.