Gönülden gelen sevgi kuru dalları yeşertir. MRM
Arabayı şoförün sürmesi gibi gençler de mana aleminde babalarını taşırlar. İnsanların manada eksik kalmış yanları çocuklarında tamamlanır.
Narın olması için rüzgara maruz kalması gibi senin de olgunlaşmak için o fırtınalara maruz kalman gerek.
Zeynep’ in eli alçıya girdi; demek ki onun o eli bir müddet durmalı. Sağcılık arttı ise solculuk bir müddet durmalı. Allah’ ın yanlışı olmaz. Her şey yerindedir.
Canım börek istedi dedin de yemedin mi? Neyi arzularsan bulursun.
Birisi ‘Baba’ der ayağı kırık da olsa bana gelmek isterse, ta uzaktan birisi gelir ve onu da alır getirir. Onu almadan da gelebilir ama alıp da gelmesi manada fark eder. Yalnızca kendi bedenini değil bir insanı taşıyor, mana olarak bu taşıdığı insan kendinden farklı ve manada yüksek ise bu taşıma onda da fark yaratır.
Gönül bağı, gönül irtibatının ispatı için deliller vardır. Mana alemine girmesi gerekenler bunu fark eder, diğerleri ise bunu görmez, görmemelidir. Ona o verilmiştir. Her şey yerindedir.
HÖ: Renklerin etkisi nedir? Ben kendimi bu ara mor görüyorum ve mor olan her şeyi almak geliyor içimden.
Misal olarak ; mor ışık seni mutlu eder kırmızı değil. Renkler sadece yedi renkten ibaret değil, mor ötesi var. Mana derinliği, eşya ötesidir.
Şimdiye kadar basılan kitaplar dünkü gazetedir. Eskiye bakacak olursak bazı büyük olaylar var. Örneğin deli İbrahim padişah oluyor, Atatürk cihan imparatorluğu ‘Osmanlı’ yı kapatıyor ‘’Cumhuriyet ‘’ yani halk idaresini getiriyor. Halk Recep Tayyip Erdoğan’ ı seçiyor. Halk kimi seçerse odur. Atatürk’ e ilahi açıdan bakarsak ‘Veli’ dir.
Fıtri arzu Yaradan ile yaratılanın birleşmesidir. MRM
Ucuz etin tiridi olmaz, külfetsiz nimet olmaz. Allah faydasız manasız bir şey yaratmaz. Akrebin zehiri çok etkin bir zehirdir ama onu yiyen hayvan var. Zehiri bal gibi şahane yiyor o hayvan.
‘’Kesr olunca, ol ilah der ki La İlahe İllallah!’’
Akrep onun gıdası oluyor. Acı senin gıdandır. O nedenle külfet nimettir. Seni ancak o acı , gönül hanene getirir, eğlence değil. Ömür atlasını çar çur etme, o ne uzar ne kısalır. Bu atlasla ne yaptığın önemli. Kendine gömlek mi biçiyorsun, ne?
Sen çocuk mağazasına çocuk oyuncakları yaparsın. Bu alem lunaparktır.
Elazığ’ da dünyaya geldim. Nüfus kağıdımda Urfa yazıyor, yıllarca sordum nedenini bulamadım. Geçenlerde biri (Fecri Bey) bana bir resim ve yazı yolladı, Elazığ’ da yaşamış akıl hastanesine düşmüş eskilerden bir arifin hikayesi. Bu arif Elazığ’ ın Urfa ilçesinden olduğunu yazmış. Anladım ki eskiden Elazığ’ ın Urfa ilçesi varmış ve benim nüfusumda da ondan Urfa yazıyor. Adam bir de bana benziyor. Yazıları fikirleri de benziyor.
Bu gün Arif arkadaşımın ölüm yıldönümünde şu yazıyı yazarak kendisine ve yakınlarına gönderdim;
‘’Arif Bilgin ismin ile müsemma idin. Arifin dini olmaz, şeksiz şüphesiz Allah’ ı olur. Nur içinde yat derler, sen şimdi nur içinde Allah’ ın rahmetindesin. Dünya alemindeyken, seninle 67 yıl maddi menfaatin ötesinde arkadaş idik. Dünya kesret alemidir. Kesret alemi, tek tek kesr olmuş beden alemidir. Bu halde bile gönül aleminde sevgi, saygı ve muhabbet aleminde idik. Şimdi Ebedidir. Canım kardeşim hoşçakal.’’
T.K: Gülnur anne o gün neredeyse hiç gelemeyecek haldeydi ama Mutlu Baba geliyor deyince hemen gelmek istedi, hazırlandı size geldi ve o gece öldü. Ama size gelirken öleceğini bilseydi yine size gelirdi.
Bir anda yüreğin oynar ya işte bu gönül aleminin golüdür. Deniz dalgalanır, imbat olur ama bazen de tsunami olur.
Allah’ ta imkansızlık diye bir şey yoktur. Bir adam çocukken üç tekerlekli bisiklete binmediyse ölene kadar yine ondadır gözü. Bunu kendi yaşayamazsa çocuklarında görerek yaşamak ister ve yaşar.
Eşek maddeyi taşıyan hayvandır. Altını yüklesen bile hamaldır, çok değerli kitapları taşısa yine hamaldır; farkında değil. Aslında insan yaratılışta öyle ilahi yük yüklenmiştir ki farkında değil.
Allah var ama bedende olmayınca bir şey anlamayız. Biz aynaya bakmazsak bizi göremeyiz.
Esas enteresan şu an ve burada sizlerin olması. Buraya bir yemek geldi., ona bakmak değil, ondan yiyerek tat almak önemli. Ama herkesin o yemekten aldığı tat ve lezzet farklıdır.
İstişare haktır. Buraya istişare için geliyorum dersen haktır. Talebin neyse sen osun. Talebe, talep eden demek.
Biri bir ceket alacak, zengin bir süpermarkette bir sürü ceket prova etti beğenmedi. Sonra geldi bendeki ceketi buldu. Ama aradı; arayanla aramayan bir değildir. Ceketi seçiyorsun, beraber olacağın adamı seçiyor musun? Bu daha önemli. 1. Kişide karar versen 2 olmaz, 4. de karar versen 5 olmaz. Biri lise mezunu olur, tamam der bu kadar yeter. Halbuki Oxford, Cambridge var orada, devam ediyor.
Ç.O: Buraya gelmek benim için can suyu.
Can yahut cereyan kum tanesinde de var. Daha belirgin çiçek de can kokar. Daha belirgin hayvanda da var, daha belirgin insanda da var. Alemi beden kabul edersek can kim?
Allah şudur diyemeyiz. Cereyan kesildi mi çamaşır makinesi çalışmaz. Her zerre O’ nu söyler.
Temas çok mühim. Ama gönül teması en mühim. Zaten gönül ayrı değil ki. Beden ise kesretin, çokluğundur.
Mananın misali maddedir. Mananın misali yazıdır, sestir.
Biri var; ılık havuz, diğeri sıcak havuz, öbürü soğuk havuzdur. Mesela ben ılık suya girerim, bazısı soğuk bazısı da sıcak su sever. Bir gün üşüdüm gittim birinin yanına yorganın altına girdim ısındım. Bir de manada ısınma var.
Yolda duragör alırlar seni. Aslında yol senin hayatın. Nereden gelip nereye gidiyorsun, yolda kimlerle, nelerle karşılaştın?.
Şimdi Gökçedere’ de bir türbe oluşuyor camisi ile. Benim yaptığım dergahın yanına bir mezar yapılıyor. Beni oraya gömecekleri bir türbe meydana geliyor. Dedim ki; ben kaybolsam bedenim oraya gömülemese de sen yine Mutlu Baba burada diyeceksin. Mehmet Rasim Mutlu ilim merkezi, kendisi de orada diyeceksin. Mana sirayet eder.
Bir meclise gidersen orada uyuz varsa uyuz sana da geçer. Mana dolu bir yere gidersen mana geçer.
BEN’ i bırak git, git gidebilirsen! Ben diyor, yani EGO. Ancak Allah seni sana bıraktırır.
Buradan siz yavaş yavaş eksilince ben yalnızlık hissederim, bende eksilme olur ama sizde özgürlük olur. Burada biraz benim sizi gönülden tutmam var yoksa siz gidersiniz. Yavuz Sultan Selim; bir Mürşit’ e varmayınca o varlık boş diyor. ‘
’Mürşit’ e varmadan olmaz. Mürşit; seni senin özünle tanıştırandır.
0 Yorum