Elbette benim size verdiklerimi, benden aldıklarınızı, siz de başkalarına vermelisiniz. Yalnız dikkat edin, haddi aşmayın. Yanlış yaparsanız, yanlış verirseniz, yanlışa sokarsınız.

Mektebi irfanda talebe idik, ilmi irfandan aldık, şimdi de vermeye koyulduk. Hak kapısına gidilir, o kapı ehli halka daima açıktır. O kapıya, gidilir; o kapı gelmez, ona gidilir.

Ey Mutlu, ne gelenlere sevin, ne de gidenlere yerin. Allah de. Daimi Allah; Allah Halik, onlar mahluktur. Mahluk acizdir.

Nefsi emmarenin araç ve gereçleri şunlardır: Sayabildiğimiz kadarıyla kin, haset, tamah, buğz, gıybet, yalan, riya gibi süfli sıfatlar. Bu sıfatları taşıyan kişiler; gizli-açık, belli şeriklerdir.

Beşeri ihtiraslar, bir nevi yüktür. Sırtında yükü olan, nasıl kapılardan kolay kolay geçemezse, gönlünde ihtiras yükü bulunan da öylece Hak kapısından içeri giremez. Beşeri ihtiraslardan, ancak Mürşit yolu ile sıyrılıp, tevhit zevkine varılabilir.

İstemek yetmez, yapmak gerekir. Ne yaptığını da bilmektir. Bilenle bilmeyen bir değildir. Sen Allah’ tan ne istedin de vermedi? Sen, sen, sen, Allah’ tan ne istediğini bildin mi? Seni seni… Sen kendini bildin mi? Bilenle bilmeyen bir mi?..

Hak yoluna giren salik, şaraben tahura adında manevi içki içip, kendinden, tüm benliklerinden geçerek, nefsini tanıyarak Hakk’ ı da bilmiştir. (Nefsini bilen Hakk’ını bilir.)

Bilhassa insanda, külle misal olan beden varlığımızın her bir yanı, kalbin sırrında ve emrindedir. Yere göğe sığmayan da gönüldedir. Kalp kapısından gönül sarayına girilir.

Huzur, kişinin gönül rahatlığıdır. Aldığımız nefes canlıdır.  Vücudumuz da, hücreler de çok akıllı ve çok zekidir. Bizi kılıftan kılıfa sokabilir; duygularımızı, sevinçlerimizi, acılarımızı hep o yaşatır, bizim büyümemiz için zeka ve bilinç yönünden bizi besler. Yaşamımızın her türlü acısı ve tatlısı ile gelişmemizi izler. İçimizdeki nefes; evreni, dünyayı, güneşi ve galaksileri döndürür.

Allah kendi zatını, kendi zatında tecelli etti. Suretler,  Allah’ ın ilahi ilminde zahir oldu; zatında bir libas belirdi, her mertebede tecelli etti. Varlık, bu oluşun kesafet halidir. Allah eşyayı kendi ilminde, nefsinde halk eder. Allah yarattığı her şeyin cemidir. Sonsuz olan şeyi vücudunda halk etmiştir. Bu varlıkları kendi ilminde tasvir edip, kainat alemine vücut vermiştir, yani halk etmiştir.

İnsanın beden kısmına nefis, ulvi kısmına ruh denir. Aklı aydınlatan ruhtur. Bu dünyada gece ve gündüzün birbirlerini takip edip ayrılmamaları gibi, ruh ile beden birbirlerinden ayrılmadıkları zaman ‘Adem’ canlıdır. İnsan aklı bırakırsa deli, akılsız; akıldan geçerse velidir; külli irade ve vicdan sahibidir. Ruh öze, nefis ise kabuğa bağlıdır. Makbul olan ruha, öze yönelmektir.

Akıllı, duygulu bir canlı ise, bu benden size üflenen ruhtur. Yaratan Halik, yaratık mahluktur. Mahluk, kendisi gibi yaratıklar arasında, ne yaptıklarını pek anlamaz. Halbuki O’ nun, yüce Halik’ in yarattığı hiçbir şey manasız, zevksiz değildir. Bunu algılarsak, tamamen idrak edersek, Allah’ ı bunlardan görebilirsek, biliyoruz demektir. Mutlu Baba gibi.

Bir gün gelecek yürüyemeyeceğiz derdim. Derdim derdim de hiç inanmazdım. O gün geldi yürüyemez oldum. Yine de inanamıyorum. Şoför yerinde, araba gidemiyor. Nihayet, bir hafif açılır-kapanır iskemle aldım, yürürken arada bir oturuyordum. Görenler yaşlı halimi görüyorlardı onlar için normaldi ama ben sıkılıyordum. Ben böyle mi olacaktım? İnanmam, inanmıyorum.

Beni; gece gündüz uyanık olan Mürşit Baba’ da ara; bul; bil! Kendini bil ki, seni yaratanı bilesin. Allah daima yarattığına bakar, onlarla konuşur. Sen sus da, Allah konuşsun!

Kuş yuvadan uçtu diyor; kuş yuvadan uçar. Kuşta vefa ne gezer, kuş beyinli derler. Kuş yuvadan uçar ama insan anadan babadan, bilhassa Mürşit Baba’ dan dergahtan geçemez; vefakardır. Hz. İsa’ nın çamurdan yaptığı kuşa üfledi, kuş uçtu gitti. Allah’ ın kulu ol, Hz. İsa’ nın çamurdan yaptığı kuş olma!

 

Zeynep seni gözlüyorum
Her halini özlüyorum
Hikmeti Hak biliyorum
Hak’tan sabır diliyorum

MRM

 

Ey müşkülleri halletmek
arzusunda iken ölenler
Beraber doğmuş iken
sevdiğinden ayrı can verenler
Ey nehir kenarında olup da
Susuz uykuya varanlar
Define üzerinde otururken
fakirlikten yok olanlar

MRM

 

Mutlu, güzel yaşandı
Çok kere de taşlandı
Yıllar geçti yaşlandı
Mutlu gönül bedende

MRM

 

Dünyadayım dünyada
Geçip giden her halde
Gece gündüz ahvalde
Derdi gamı bedende

Beden dünya demektir
Dünya emek demektir
Emek ekmek demektir
Her haliyle bedende

MRM