Mükemmel olan Halik’ tir, eksik olan mahluktur. Yegane güç Allah’ tadır. Gücü Allah’ tan al.

Her insanda olması gereken insani özellikler şunlardır: Kibir ve azametten, haset ve düşmanlıktan, yalan ve gıybetten, riya ve gösterişten, haram ve şüpheli şeyleri yemekten sakınmak

İnsanların en hayırlısı; insanlara hayrı olandır. Veren el alan elden üstündür. ‘’Ben çocuğuma, aileme, akrabalarıma yardım ettim. Hiç tanımadıklarımdan yardım gördüm.’’

İnsana yakışan sahip olmaktır, ait olmak değildir. Malın malı olmamalı. İnsan mal değil, malın sahibidir. O da yanlış; Allah’ ın malıdır. Allah malını sever ve korur, gözler.

 

Mutlu’ nun eşi Ayşe

O, hercai menekşe

İnatsız günler neşe

Benzer doğan güneşe

MRM

 

Ayırmam dördünü ben

Türlü türlü neşemden

Olsalar bende her an

Gönül gülümde diken

MRM

 

Surette değil Esra

Sirette o şahane

Buhtan ona bahane

Mutlu’ da O canane

MRM

 

Zeynep kızım Dilara

Benzer dağlar taşlara

Onu gönülden ara

Yaşa Zeynep, çok yaşa

MRM

 

Bil sendedir can

Can içre canan

Rahimdir Rahman

Mutlu ol uyan

MRM

 

 

İnsan çalışmak için yaratılmıştır. Hatta insan organları çalışır. Duran organ sıkıntı verir.

  1. Tembel fakir.
  2. Müstağni fakir; Servete dönüp bakmayan gönülden zengin olan.

Veliler, Nebiler, Mürşitler; kendilerini mücadeleden alıkoymazlar. Vasıl olup emniyet makamına yerleşince eğri ve doğru onlara keşf olunur. Doğruyu eğri ile bilirler ve görürler. Bununla beraber yine büyük bir mücahede  içindedirler. Çünkü bu halkın neredeyse bütün işleri eğri ve yanlıştır. Bunları göre göre hepsine tahammül ederler. Eğer onlara eğri olduklarını söyleyecek olurlarsa, yanlarında kimse kalmaz.

Bilgin ve olgun Hak adamı, hoş görülü, kalp gözü açık, halden anlayan, doğru yolu gösteren adama; Agah denir.

Ruh sonsuz deniz alemidir. Cisim ise (beden) deniz kıyısı, mahdut kara parçasıdır. İşte bu yüzden Allah’ la olmak ancak ruhla olmaktır. Yere göğe sığmayan gönüldedir.

Akıl dalalet gösterir. Hidayet gösteremez. Akılla yol alınmaz, akıl; ‘Eren’ lerin ayak bağıdır. Gönle bak, akla itibar etme. Çünkü aklın şiarıdır inkar.

Zaman mahluk içindir. Zamanın en küçük parçası, Hak ile zuhur ; zahir; hali anı daim, sürekli an.  Allah katında sabah ve akşam yoktur. Daimi an; yani zamansızlık vardır. Zatı Celle Celaluh’ a aittir. O cazibedir; anlatılması imkansız haz, Aşk, An, O, Hu. Böylece Aşık Maşuk ortaya çıkar; Hüsn-ü An.

Beşerde Ademi bilmek, Hilkatte Halik’ i bilmek varlığın sebebidir. Burada kulun Hakka doğru menzil alması; çıkış (uruç) Hakkın kuluna yaklaşmasıdır; (nüzül) dür. Berzah alemi de geçici buluşmadır.  Sonra esas aleme varılır.

Dünya nefsin hayat sahasıdır. Burada ne kadar huzurlu olmak istese de olamaz. Bu dünya hayatı bir bakıma çiledir. Mürşit’ in müridine verdiği çile hane de böyledir. Bence buna lüzum yoktur. Tabii yapı bunu sergiliyor. İlahi sistem bunu işliyor. Bu alem boşuna yaratılmadı maksadı var. O da Maksadullah’ tır.

  1. Dünyada yaratılışın, dünya içinde ceht-i gayretin, seni ahirete götüren olaylarındır. Yani yaratılışındır. Buradan ne götürürsün? Maddi herhangi bir şey götüremezsin. Çünkü orada maddiyatın zerresine yer yok
  2. Samimiyet gönlünde Allah’ ın olmasıdır. Gönlünde, nakşında sanat taşımak, sanat izlerine sahip olmak samimiyettir, Allah’ la olmaktır. Hayatı, ölümü; samimi bir ihlasla bil. Gönülde bil. Allah’ la bil. Sureyi ihlası samimi ve ivasız oku. Hiç bir şeye muhtaç olmayanı, her şey ona muhtaç olanı; akıl kavrayamaz.
  3. Sınırlı olan varlık, sınırsız olan mutlakı tam idrak edemez. Her ne ki aklına gelir o Allah değildir.
  4. Göğe bak güneşe bak, yağmur, mevsim, toprak mühimdir. Sen de ekin ekmeğe bak. Mutlak sosuz benzersiz Maksadullah’ da en mühim çekirdek Ademin çekirdeğidir.

 

Kabul içi korur. Suret ve zahir ilmi batın ilmini bozulmaktan korur.  Bu batın ilmi (Lub) iç, öz. Zahir ilmi de (Kışr) dıştır.  Aynı şeyin biri dışı, diğeri içi, özüdür. Şeriat, tarikat, hakikat, ilişkisi böyledir. Şeriat tarikatin dışı, tarikat onun içidir.  Tarikat da Hakikatin dışı, hakikat onun içidir. Bu yüzden Hakikate;  için içi (Lübbül Lüb) denir.

Allah’ ın bu muhteşem alemini, yüce sanat sergisini fütursuz ve mana dolu olan alemini fethetmeyen bu ibret alemine ama gelir, ama gider.

Nefis, şehvetlerinden ayrılmaktan hoşlanmaz. Avam içinde musibetlere sabredenler bulunur amma günahlara karşı sabreden azdır. Muhakkak en büyük cihat, nefsinin gayrimeşru arzularını terk için ona yapılan cihattır.

Dizginleri şehvetlerine bağlanmış kalpler mahlukta kalmış Halik’ ten mahrumdurlar.

Kalpler ancak temizlenip tasfiye edildikten sonra, kul Allah’ ın rızasına vasıl olur. Kalplerin kin, haset ve fena ahlaklardan temizlenmesi icap eder. Huzur afiyet buradadır.

Sabır; kim başına gelen musibetlere sabır ederse, bu yer, gök yaratılışı; orada yaşayanlara, aslında sabırlarından dolayı lütfeder. Normal hayat akıp gider. Asıl sabır musibetlere sabırdır. İlmi Billah’ta İlmi yapmaya sabır. Mürşit’ e sabır. Yanlış oluşlara, hatalara sabır. Ve ders almak, insanı kemale götürür.  Yüce yaratılışın idraki var. Güzel, huzurlu yaşar. Elbette bilenle bilmeyen bir değildir.

Halik mahluktan çok sevilir. Mahluku yüce Allah’ ın yaratıkları olduğu için severiz. Hakiki iki sevgili arasında tam bir teklifsizlik bulunması ne güzel şeydir. Bu teklif ve tekellüfler yabancılar içindir. Sevgilide kusur görülmez, ne yaparsa yapsın hoştur.

 

Özledim sanki yıllarca seni bekledim

Hasretim yıllarca sana hasretim

Günlerim ay oldu aylarım yıl oldu

Gözlerim gözlerinde senin oldu

Senle baktı seni gördü.

MRM