Allah, her şeyi halk etti; zamanı da halk etti. Dehr tam zaman, yani bütün zamanlardır. Allah, yarattığı her şeyden münehzehhtir; fakat müdahildir.

Allah insanı yarattı, sonra ona insanlık, idrak verdi ve onu kamil hale getirmektedir. Varlığın meyvesi, insan olmuştur. Seni yüce yarattık, sonra efsele safilin çekirdeğine koyduk ve bir de idrak verdik ve ona dedik ki, bu çekirdekten idrakinle yüce halini yaşa, anla!

İnsan, mahlukat ağacının meyvesidir. İnsan canlıdır. Yaradanı bildiği zaman, idrakli insandır. Hakkı batıldan seçtiği zaman, olgundur.

Ey pik (demir), sen bir kalıba dökülmüş bir şekil almışsın. Sana ne yapsak, değişmezsin. Meğerki eritip, yeni bir kalıba dökelim. Bu sefer bu kalıpta yaşamını, görünümünü sürdürürsün. Bu misalin insanda şekil ve nefs için akıl, idrak ve vicdan için değildir.

Burçları, Tanrı edinmişlerdir. Senin burcun yani Tanrın aslandır. O seni o tarihte dünyaya getirdi ve mevsimlerde de seni halden hale koyuyor.

Öğretmenin varlığı, senin yüzyıllarda öğrendiğinden fazlasını esasını öğretir. O Rabbin sureta varlığı olan, öğretmendir.

Biz sureta varlığımızı, benlik içinde biliyoruz. Hakikat varlığımızı, bilmiyoruz. Ama asıl olan, gerçek varlığımızı gün yüzüne çıkartmaktır. Ömrümüz boyunca inceleyip araştırsanız bile, anlayamazsınız. Ademden bugüne hatta yarınlara varınca da, anlayamayız. Bu okuma yaşama ile değil, onu yaşamak gerekir.

Her şey biter, Allah bakidir. İnsanın aslı, melektir; efsele safilinde insandır. Yaratıldığın için, ben istemedim veya istedim diyebildin. Aslında görme, işitme, idrak olmasıdır.

Her doğum, bir ölümdür. Onun için doğacak çocuk öldüm diye ağlar. Dünyadan doğarken de korkar ağlar. Nutfe ana rahminde, hayat tohumudur.

Allah, yarattığına özel müdahale eder. Nutfe, bir damladır; yani bütünden bir parçadır; yani hayat tohumudur; toprağa düştükçe yaşar.

Dünya hayatı, biter. Ukba hayatı başlar. Ukbayı anlatmaya dünyanın sınırlı dili, lisanı kafi değildir. Ahiret, dünyanın ölümsüz ruhudur.

Ölen mahlukun ahiri, ondan sonra gelendir. Mahluk içinde olan insanın, ahiri de ruhtur.

Suret varlığından, asıl olan ruhu bul, Allah’ı bul, Ona kul ol, gayrıya kul olma!. Dua et. Allah yokmuş gibi yaşama, zulümdür.

Cesetle, ruha yükselme vardır. Ahirette, dünyanın ruhudur. Esas olan ruhtur. O doğrudan doğruya, Allah’tandır.

Bu suret aleminde ceset beden, mahluku farklı kılar. Ademe verilen şekil, ona adem dedirtir. Bedendeki farklılığı da çekirdeğin yoğunluğu iledir.

Dünyada yasak olan, cennette mübahtır. Suret ve madde hayatında, para vardır. Para, bu aleme bırakılır. Cennete saf, parasız gidilir.

Allah’ın birliği, sayısal birlik değildir. O Ahed’dir. Yeganedir. Rububiyet, melikiyet, uluhiyet, faili mutlaktır.

Yegane sığınacak merci, Allah’ tır. Önümüzdeki kapalı gibi duran bir kapının açılması için yani başarı için Ya Fettah işin başarıya ulaşması için, kuvvet ve istek için Ya Azim, elverişli şartlar için Ya Gani, kesat olan işlerin hareketlenmesi için Ya Vehhab, gıda için ya Rezzak, acziniz karşısında ya Vekil deyiniz! Bize, Yaradana sığınmak huzur verir.

Nankör, kafirdir; verilene şükretmiyor; onu örtüyor. Allah’ın insana verdiğini, sayamayız.

Allah’ın lutfunu gören, O’na hayran olur; huzur bulur. Çünkü O, adildir.

Mala ait değil, mala sahip olmalı. Oruç tutmak, nefsi tutmaktır. Nefsin emri değil, nefsin maliki olmalıyız.

Malın sahibi ol, sen mal olma! Sen mal olursan, sana sahip olanlar olur. Aslında sen Allah’a aitsin. Sahibinin Allah olduğunu bil!

Aklını, halini, malını, Allah’a adamış insanlar var. Bir de boynunu kesip yedikleri ve ona kurban diyenler, var.

Dünyayı, malı, boynuna bukağı gibi geçirme, rahat edemezsin! Allah insana görme ve işitme yeteneği vermiştir. Aklını kullan. İnsanca yaşa!

Boynunda bukağı, elinde kelepçe, ayağında pranga olarak yaşayan, Dünyaya kul ve esir olmuştur. Yaradana değil, yaratığına kuldur.

Problem, iki yönlüdür. Olmak veya olmamak.  Asıl problem budur, diyen gibi.

Allah’a, onun verdiği hale sabır, sabırdır. Sabreden sevgi sahibi olur. Dünya, insana emaneten verildi. Ukba, aslen verilir.

Bilgi, akıl ve sabırla ikna kabiliyetinde olmayanlar, bazı gücü, bağırmak, kavga etmekle, manasız patırtı yaparlar.