Tahammül etmek insan için çetin bir iştir; ama bunun üstesinden gelenler iyi ve kötü kavramının üstüne çıkarlar ve artık acının ve tatlının bir olduğunu görürler. İnsan, hazdaki acıyı ve acıdaki hazzı, kayıptaki kazancı ve kazançtaki kaybı görebilir!

Zaten insan için asıl olan da, kaybı ve kazancı bir görme idrakine sahip olmaktır. O idrake varan, zihninin muzaffaratla (boş şeylerle ) dolduğunu görür. Onlardan kurtularak, zihnini teferruattan arındırarak temizlenir. İşte o zaman; Dostundaki düşmanı ve düşmandaki dostu görebilir. Zehirdeki bal özünü ve bal özündeki zehri tanıdığı vakit, ölüm ve yaşam bir olur. İnsanın gözünde zıtlıklar, zıtlıklarını yitirir. Bu aşamaya gelenler, mutu kable ente mutu (ölmeden evvel ölmek yani her türlü bilgiye dünyadayken vakıf olma ) sırrına mazhar olurlar.

İnsan ölünce, Allah’a kavuşunca her türlü bilgi ona açılır. Fakat daha dünyadayken, Allah’ın yeryüzünde yarattığı bazılarında, Yaradana varmadan, mutu kable ente mutu ya varmak; sığınmadır, lütuftur. Lâ ilâhe illâllahı (Allah’tan başka varlık yoktur inancını kalpten) nakarat halinde zikredenler, onu kesrette vahdet (insanda Allah idrakine varış) haline getirenler, mutu kable ente idrakine varanlardır.

Ay hilal olmadan, dolunay olamadığı gibi; Doğmadan çocuk, çocuk olmadan büyük olunmaz. Ölmeden de öz olunmaz!

İnsanların bakış açıları, vardır.

Mürşidin bakış açısı, onların bakış açılarını genişletir. Takıntılarından kurtulabilirler. Aslında bütün insanların bakış açıları aynıdır, benzerdir; Beş duygunun aynı olduğu gibi. Fakat insan ne kadar olgunlaşırsa anlayışı o kadar genişler ve her şeyin yerinde olduğunu anlar. Böylece yanlıştaki doğruyu ve doğrudaki yanlışı, kötülükteki iyiliği ve iyilikteki kötülüğü görür.

İnsan, battığına inanırsa batar. Bu da insanın fikri ve zikrine, anlayışına yani idraki gelişmesine bağlıdır. Yüce yaratılmış insana, tembellik miskinlik yakışmaz. Zihinsel arınma, insanın hedefine ulaşmasının tek yoludur.(bunun olması için çaba gerekir)

İnsanlar çoğu zaman bir fikre bir algıya takılıp kalıyorlar. Hatta bir hastalığa, bir olaya takılıyorlar. Oysa isteseler ve gayret etseler, bunlardan kurtulabilirler. Böyle bir faaliyette bulunmadıkları için, talihsizlik onlara yapışıyor. Talihsizlik; insanları seçmez; insanlar talihsizliği seçer.

İnsanların hayattaki tek zorlukları, bu takıldıkları yalancı (uydurma ve geçici olan) düşüncelerden kendilerini kurtaramamalarıdır. Bu yoldan insanlar kendi bedenleriyle de, zihinleriyle de uyuşamıyorlar ve bu yüzden de huzursuz oluyorlar.

Allah’a güveni ahlâk haline getirenler, mahzun olmazlar, ecirleri daimdir.

Halîk (yaratan) tektir. Mahlûk (yaratık) çifttir. Mahlûk yanılır, Halîk yanılmaz. Mahlûk’un yanılması, adap ya Hu’dandır. (Allah karşısında insanını bilgiç olmaması adaptır)

Varlık, gece ve gündüz şahidin olsun, sizin için şahit olsunlar yani onlar Bana (Allah’a) şahittirler. (hep gündüz olsaydı gecenin varlığını bilmezdik. O zaman gece ve gündüz birbirlerinin varlığına şahittirler (kanıttırlar). Varlık da Allaha şahittir. Yani Varlık olmasaydı Allah’ın varlığı bilinmezdi!

Siz Benim varlığıma şahitsiniz. Zaten insanlar bu âleme, Allah’a şahit oldukları için gelirler. Ay, şafak, gün batışı sizin için Bana (Allahın varlığına) şahit (tanık ) olsunlar! (Yani onların varlığı nasıl düzen ve ahenkle yapmaları gerekeni yapıyorlarsa, Sen de Allah’a o kadar güven ki, onlar gibi hiç itiraz etmeden üzülmeden Allaha itaat et!)