OKU emri, bütün bu anlamları içerir;

Kâinatı oku,

Duyarak oku,

Düşünerek oku,

Yaşayarak oku,

Allah’ı anarak oku,

Allah’ın adı ile oku!

Okuyarak bilgiyi, düşünerek hikmeti, yaşayarak tecrübeyi, duyarak irfanı, en önemlisi kendini oku!

Allah, bu imkân âleminde bulunmakta olan her şeyi, kudreti ile var etmiş olduğundan, bu vücut da olabilecek en mükemmel ve en güzel bir düzen içerisindedir. İşte bu özellikten dolayı, onda, asla ne bir ortaklık ve ne de bir benzerlik bulunabilir. Bu ilişkinin künhünü yani özünü ancak Allah bilir ve her şey O’na muhtaçtır.

Allah, hiçbir yerde olmaksızın (varlığı görünmeksizin) mevcuttur. Varlık ise, O’nun yüce Zatı ile zorunlu olarak mevcut görünmektedir. Aklın akıllılığı,(ona akıl denmesi)  Allah’ı anlamaktan aciz olduğundandır. Allah; Zatı ile değil, sıfatı ile bilinir. (Çünkü akıl Zatı anlamaz sıfatlardan anlar). Buna rağmen yine de, Kâinata baktığımız zaman Allah’ı görmemiz mümkün değildir, kâinat dahi O’nu göstermekten acizdir.

 

Zikir daima Allah’ı hatırlamaktır;

Onun için zikir, mühimdir. Seni âlemin gözbebeği yapan, zikir ve fikirdir.

La ilâhe illallah dediğimiz zaman içinde Allah’ın; El Vahid ül Ehad ve Zül Celâli vel ikrâm esmalarının anlamları vardır. Elhamdülillah da Esmaül Hüsna’yı içerir. ‘Yalnız senden dileriz, senden isteriz’ derken; Sen Şafisin, Sen Rezzaksın, Sen Ganisin, Sen Rahman ve Rahimsin, Sen Gafursun, Rahimsin demiş oluruz!

Dua; aklın ötesinde şah damarından yakın olanla olmak, ona sığınmak, ondan istemektir. Dua ederken de, ellerin açılarak yukarı doğru kalkması, “Yarabbi elimden geleni yaptım, ellerim kâfi gelmedi, fazlasına yetmedi, ellerimden tut, beni bırakma” demektir.

Yediğimiz yemekler; gözümüze fer, vücudumuza kuvvet, ayağımıza derman, aklımıza ve beynimize enerji verdiği gibi Allah’ın güzel isimlerini, yani Esmaül Hüsna’nı zikretmek de, gönlümüze, idrakimize, tefekkürümüze ve ruhumuza kuvvet verir.

Dünyada keyifle, zevkle, kederle yaşayan; insanın şah damarındaki Ruhtur.

Ceset ve can hayvanda da var, insandaki üstünlük, ruhu itibariyledir. Onun için ona melekler secde etti.

Akıbetini sorarsın, bir gün gelir ömrün tükenir gidersin, hiç gelmemişe dönersin.

Ahret ölümdür. İnsan öleceğini unutmamalı!

Sen benim Rabbim, ben Senin kulunum! Ben ölümlüyüm, Sen ezel ve ebedsin!

Allah’a yakın kulların gücü Allah’tandır. Ömürden hâsıl olan en büyük kazanç da Allah’tandır.

Şüphesiz, güven Allah’adır. Allah’la aramızdaki bağı bilmek, bizi ihya eder.

Her şey, yerini bulduğu zaman bir değerdir. İnsan, kul olduğu zaman bir değerdir.

 

Bırak gözünün gördüğünü; cehaletten kurtul!

Bir hırka bir lokma demek, insana yakışmaz. Bu cehalettir, tembelliktir, münkirliktir.

Bir inek kadar mutlu olmak için, bir inek kadar cahil olmak gereklidir. İşte o zaman bir tutam ot, iki avuç saman ineğe mutluluk sebebi oluverir.

Allah, insana cüz-i irade ve ona bağlı bazı özellikler vermiştir. Allah; insana verdiği iradeye değer verir, iradesi ile neyi istiyorsa onu yapmasına mani olmaz. Yani, Allah, verdiği bu hususlara müdahale etmez. Bu noktada onları hür bırakmıştır. Bu hürriyet içinde onlar da, kul olduklarını bilmeli, Allah’ı en önde hatırlamalı ve unutmamalıdır.

Kim iradesini; sistem-i ilâhinin hizmetçisi yaparsa, (Allah’ın verdiği özellikleri sisteme uygun kullanırsa)  her güç ona boyun eğer. Kim de ilahi sistemi; (bu özellikleri kendi gücüyle elde etmiş gibi) nefsine alet ederse,  başı dertten kurtulmaz. İnsanların, başına gelen kendi tercihleridir.

Allah onların tercihleri üzere verir. Yani siz kendi hesabınızdan sorulurusunuz!

Yarabbi, bizi yatan miskinlerden değil, daima uyanık hareket edenlerden eyle!

Görüldüğü gibi insan; kendi varlığını sorgulayan, mesuliyet duygusunu taşıyan, varlık üzerinde kafa yoran, yaradılıştaki sebep ve hikmeti araştıran tek varlıktır. Kapasitesinde, çalışmada ve araştırmada sınırsızdır. Cahiliyet ise, tembellik, inkâr, bahane ve şirkte kalır.

İnsana aydın bir kafa, aydın bir yürek yaraşır, bu da ilim ile olur. İlim de, okuma ve araştırma iledir.

Akıllı insan, hikmetli sözlerden ders alır. Cahilin önünde yüzlerce hikmetli söz söylense, bu onda her hangi tesir bırakmaz. Bunun için de hep cahil kalır.

 

Gözlerin kör olması bir şey değil, sinelerde kalpler kör olmasın!

Tevhit; hikmettir, adalettir. Ana hakkından, baba hakkından daha mühim olan, Allah Hakkı’dır.

Çünkü varlığımız ve bize verilen her şey Allah’tandır, bunun aksi şirktir!

Şirk; Allah’a ait bir vasfı, bir Hakk’ı O’ndan başkasından, yani bir yardımcıdan istemektir.

Allah’ın yarattığı her şeyin, evveli ve ahiri vardır.

Allah’ın evveli ve ahiri vardır denebilir mi?

An’a mahkûm olma! Allah bir anda bin şeendedir.

Zamanı Allah yaratır, Allah zaman değildir, zaman Halik değildir, zaman mahlûktur!

Fesat bizim içindir. Allah için fesat olmaz.

Önü olanın, sonu olur. Mahlûk ölür, Halik ölmez. Akıbet, Allah’a dönmektir.

Davet Allah’tan olunca, icabet de onadır.

‘Ben sizin ilahlarınıza iman etmem, ancak ben sizin canınızı alan Allah’a inanırım’.

 

Veciz sözler;

Vicdansız bir adamda, adalet duygusu olmaz. İnsanda, fıtri yapısı itibariyle özünde adalet vardır. Bu da beslenmeli, kurutulmamalıdır.

Akıl, beş duygunun alışverişine tabidir. İlham, bu beş duygunun ve aklın ötesinde bir haldir.

Cennet dediğimiz zaman, aklımızla mutluluğun en son ucunu anlamalıyız. Cehennem dediğimiz zaman ise, üzüntünün, eziyetin son perdesi olarak anlamalıyız. Çünkü kelimeler mecazidir.

Güzel çirkin, aynı ana rahminden gelir. İyi kötü, aynı adamın düşüncesinden gelir. Samimi, gayri samimi aynı yürekten gelir.

Başkaları ile uğraşan, kendini ihmal edendir. İçine dönmez, yalnız dışı ile uğraşır, durur. Faydasız ve lüzumsuz bir uğraşıdır bu.  Sen sırf cisim değil, ruhunla varsın.