İsimlerin farklılığı, mananın farklılığını verir.

Allah, O’na mahsus has ismidir. Esma ise Allah’ın sıfatlarıdır, fiilleridir.

El Vekil demek, en çok güvenilecek ve vekil olacak Allah’tır demektir. O Vekil’dir. O Kavi’dir,

O Metin’dir. Yegâne vekil olacak zat, Allah’tır. Vekil, Allah’ın fiili sıfatıdır.

Halini ve fiilini O’na tevekkül et!

Es Samed, mutlak tek, parçalardan olmayan, içine bir şey konamayan ve eksilmeyen demektir. Allah Samed’tir; kul ihtiyaç içinde olandır. İhtiyaçlarınızın yegâne menşei Samet olan Allah’tır.

Muhtacım Sana ey Mabud

Ben faniyim, Sen la yemud

Ben zailem, Sen la yezal

Ben zavallı, Sen bi zeval

(La yemud: Ölümsüz, ölmez; La yezal: Zail olmaz, ebedi, Bi-zeval: bitmez tükenmez)

Şeytan, bizim diğer bir yanımızdır. Asıl övülecek değil, yerilecek yanımızdır. Kul, kusurludur. Övülecek yegâne olan, Samed olan Allah’tır.

Allah dediğimiz zaman ses, isim akla gelmeli, manada ise faili mutlak akla gelmeli. Çünkü O’ndan mükemmel hiçbir şey yoktur.

Gözün gördüğü her bir mahlûkun ayn’ı ve zatı Hak’tır. Zira Hak, o mahlûk suretinde Zahir olmuştur. Buradan eşrefi mahlûkat olan insan içinde ancak bu inceliği gören, Enel Hak demiştir.

Esasına bakarsan şu âlemde görünen de O’dur, gören de. Bu nedenle âlem O’nun suretidir. O ise, âlemin ruhu ve müdebbiridir yani tedbirli ve düşünceli yaratanıdır.

 

Bütünü ile kâinat, Hakkın vücudu ile Kaim’dir.

Onun bir ismi de Kayyum’ dur. Bu da Zatı ile kaim, dışındakileri de kaim eden, demektir.

Kendi başına kaim (var) olan yalnız cenabı Hakk’ın vücududur. O O’dur, eşya da eşyadır.

Varlıkta her şey bir ruha sahiptir. Herhangi bir şeyin ruhu, ilahi isimlerden bir isimdir ki Hak o isim ile onda zahir ve âlimdir.

Bu dünyada işleri yapan beden değil, ruhtur. Beden için ruh ne ise, ruh için de marifetullah odur. Ruh cevherdir, dağılıp bozulmaz. Şu da var ki ruh bedene bağlandığı ve onun işlerini idareye başladığı zaman, daha önceki asıl halini unutur ve bütünü ile (bedeni) esas bilirse, bu bozuk cisme benzer. Bu durumda kuvveti zayıflar, kutsi kudreti gider ve yapabileceği asıl işleri yapamaz hale gelir. O zaman,  Öz menşeinden istimdat eder yani yardım isterse, Allah’u Teâlâ’nın muhabbeti ile ünsiyet kurarak; bu bedenin süfli işlerine az dalarsa, ilahi nurun marifetiyle aydınlanır, güçlenir, tasarruf ve keramet ehli olur.

 

İman, Allah’a ulaşmaya yeter. Tevekkül bitirmez, yetirir, eriştirir. 

Allah; kerem sahibidir, hiçbir şey beklemeden verir, karşılıksız verir.

‘Allah Kerim’ demek, Allah her şeyin en iyisini verir demektir. Kerim en iyisi demektir. Çalışıp elinden geleni en sonuna kadar yapıp, sonra Allah Kerim demek, yani O en iyisini yapacak, verecek demek ve istemektir.

Çok susadığım zaman, bir bardak suya malımın yarısını veririm. Suyu çıkartmak için de diğer yarısını veririm. Bir bardak su Allah’ın ikramıdır.

Biz inek besliyoruz; çünkü o bize süt, et veriyor. Allah hiçbir şey beklemeden verendir, Kerem sahibidir. Kerem sahibi Allah’tır. O Kerem etmeyince, sen bir şey veremezsin.

Zül Celal-i Vel ikram Allah’tır.

Kerem sahibi olan kula, Allah kerem etmiştir. Varlık Allah’ın keremidir.

Ben ben demen de Allah’ın seni yaratmasındandır.

İnsan hayatının iki değerli unsuru, ona verilen sıhhat ve zamandır. İnsan, zamanla ana karnında oluşur. Dalında meyve, zamanla olgunlaşır ve tatlanır. Bir işi bitirdiğin zaman, kalk yeni bir işe gir! Bu sıhhat ve afiyettir. Dünyevi faaliyetlerin de hakkını vermek demek, vakti israf etmemektir.

Çalışmayıp tembellik eden kişi gayesiz ve nasipsizdir. Daima pişmanlık duygusu içinde, yaşar.

Her şeyde nispet vardır. Allah’ta nispet olmaz.  Yaratıkta nispet vardır. Yaratanda olmaz.

Manevi düşünce, aklı yükseltir. Ne kadar düşünür ve tefekkür edersen, akıl o kadar lâtif olur. Aklı daima harekete geçirmek, gereklidir. “Senden hareket, Benden lütfü bereket der Allah”.

Her şeyin başı sonu, Allah’a dayanır.

Kul eksiktir, mükemmel olan Allah’ı anlayamaz. O’na benzeteceği bir şey de yoktur.

Sonlu olan insan, sonsuzu kavrayamaz. Allah şudur, denemez. Kıyas ta edilemez. Biri yaratan, diğeri ise yaratıktır. Kendisine sahip olmayan, hür değil kuldur.

Zannın çoğundan, sakınmak lazımdır. Mesela birbirlerimizin kusurlarını, mahremiyetlerini araştırmak, gıybet yapmak, bunlardan en mühim olan da ben öyle zannettim diyip de hatadan, yanlıştan kaçınmak, bunlardan da ehem olan, Allah’a karşı zanda bulunmaktır.