İnsanın hayattaki amacı, ruhun sırrını bulmak olmalıdır. Beden atı, bu yolda çok lazımdır. O yalnız gaye değil, var da olmalıdır. Böylece sonlu varlık olan beden, nefsi barındırarak kurtulmuş olur.

Bilme isteği, ruhta doğar. Kişi, neyi bilmeğe değer olduğunu ayırt etmelidir, pek çok şeyi sorun etmemelidir. İnsan, tahdit edilmiş zamanını gereksiz şeylere adadığı zaman, yaşamanın amacını kaybeder.

Bir insan; başkalarını, onların hatalarını, zayıflıklarını keşfederek; kendisi gibi olan o aynadan bakarak; kendine çeki düzen vermelidir ve ruh zenginliğine varmalıdır.

El Cebbar: İnsanın ruhunu, idrakini yanlışını düzelten; sistemine uygun haline getiren; zorlayan; cebren onaran; cebren düzelten; zahmetsiz cebreden Ceberuttur.

Yaradılışı itibariyle insan, tekâmül etmeli. Allah, Cebbar esmasıyla insanları tekâmüle mecbur eder. Allah’ın Cebbar esması, lütfunun cebridir.

Allah zulmetmez, ihya eder. Zulme yönelen, kuldur. Dünyada davranışlar, sergilenmiştir. İyi davranış, kötü davranış kula verilmiştir.

Hakikate saygı, ibret alış; yalanı bırakmak; saf akıl sahibi olmak; düşünmek ve yapmak; ihya edici yapıcı olmak; öz eleştiri yapmak; af dilemektir.

Allah Rab’dir

Asıl bize dünya dershanesini hazırlayan Allah, öğretmendir. Rab’ tır, öğretir. Dünya ve içindeki araç gereç de O’nun laboratuardır. Allah, insana bunlarla öğretir. Mürşit de insana, insanlar aracılığı ile öğretir. Mürit, dönüp gitmez de ilerlemeğe devam ederse, Rab olan Allah öyle bir lütuf sahibidir ki; soyguncuya, hırsıza, uğursuza bile bu insanlar işlerinde meyvesini tatsınlar diye yardım eder. Öğretmek için, onları lüzumlu olduklarından tekrar tekrar yaratır.

Müritlere verilen alıştırmalar, yalnızca ruhun inkişafı veya açılımı için değil, hayatın her alanında faydalı olması içindir. İnsan manen geliştikçe, hayatı kolaylaştıran şeyler, kendiliğinden gelir.

Bir Mürşidin tedrisine devam etmek: ilahi yolda bilgi, sevgi, muhabbet kazanma yoludur. Bu yolda, insanın bu yola devamında; ilk ay içinde alacağı faydayla ertesi yıl alacağı fayda arasında çok fark vardır. Bu faydanın artışı, kelimelerle anlatılmaz. Bu artış, hayal edemeyeceğimiz kadar büyüktür ve sabrın meyvesidir. İlerlemek için, vazifeye devam etmek lazımdır. Zihni ona odaklamak ve sonuca umutla bakmak, gerektir.

Manevi kazançlı çalışmak; onun getirdiği artılarla zaman içinde büyüyen bir sermaye haline gelir. İnsanı ilerlemekten alı koyan, sabırsız olmaktır.

Fıtri yapı keşfedilip onun üzerinde yoğunlaşıp öğrenmek varken, o bunu bırakıp yeni bir yola yönlenirse yani okula ve okulun verdiğine devam etmezse,  yanlıştır. Hâlbuki istenilen sonuca ulaşmak için; çalışmayı değiştirmek değil, sürdürmek gerekir.

Dua, ‘o zaten öyledir’ demek olmalıdır; yoksa şunu şöyle bunu böyle benim için yap demek, ne kadar adaba aykırı bir şeydir!

El Müheymin; koruyucu, değer koyucu, değerlerin sahibi, onu sevip sevdirici Allah.

İlgi, alaka, imandır; ilgisizlik, imansızlıktır. İman, Allah’adır ve O’nu sevmektir. O’nsuz varlık olmaz. Allah, varlığın ta kendisidir!

Canlı hayvan da canlıdır, beşer de canlıdır. Yalnız insana ruh üflendi de, beşerken insan oldu. Ruh; akıl, idrak, vicdandır.

İnsanlar hastayı, maddi manevi ruha sahip olan Ya Şafi’ den destur alarak tedavi ederler. Manevi hastalık, hangi ilaçla tedavi olur? Onu ya Şafi, tedavi eder.

Yalancı düşünce ve inançlar, hayatı zorlaştırıyor.

Allah demeyince kalp uyanır mı? Allah’ı zikreden kul kınanır mı?

Maddenin ışığını, nurun manevi ışığına tercih etmeyin!

Allah’ın zikrini Allah’ın sohbetini kesip gidiyor. Ticaret yapıyor, yiyip içiyor, eğleniyor, geziyor, mürşit Allah sohbetini yaparken o çay servisi yapıyor.

Sıradan beste yapmak isteyen biri, yapacağı bestenin önce taslağını düşünmek zorundadır. Fakat gerçek bir besteci, ruhuyla besteci olan birinin, düşünmeye ihtiyacı yoktur. Beste O’ndandır. Besteleme O’nda her zaman vardır. Zaten kendisi, bestedir. Yalnız onu kâğıda, notaya, geçirmedir.