Halik’ı aramak yalnız insana verilmiş bir lutf-u ilahidir; Marifet’tir

Allah’ın ihtişamı karşısında, acizliğini anlayan insan rıza ve sabır içinde huzur bulur. Fakat nefis,  benlik içinde kendi keyif ve menfaatini düşünür ve bu yüzden başkaları ile hasım olur. Bencildir, sorumsuzdur, asla huzurlu olmaz, tembel, istismarcı, kendini beğenmiş, huysuz, öfkeli kindar, zalim, vefasız, sabırsız, nankör olduğu için de, mahrum kalandır, yani acınacak haldedir.

Mahlûk içinde, Halik’ı aramak yalnız insana verilmiş bir lutf-u ilahidir. Ve bu marifettir!  

Bu talep kuldan gelir, ihsan Allah’tandır!

Kendine bakıp, ameline güvenip de kendini beğenen insan; aslında bilse ki amel Allah’ın bir lütfü olup; şükür de Allah tarafından ona verilen ihsandır.

Marifete ermiş bir insan, ALLAH’ı kalpten seven, dil ile ikrar eden, Allah’tan başka bir şeye bağlanıp güvenmeyen, gönlünde her halükarda Allah olandır. Buna varan insanın tekâmül sürecinin sonu olarak, cenneti gösterebiliriz.

İnsan, davranışı özünden, gönülden almalı; havayı hevesinden almamalıdır. Bu insanın yüce yaradılışının, icabıdır. Aksi halde kendini inkârdır, zulümdür. Yerinde davranış değildir.

Mahlûka bağlı kalp ölür, Halik’ e bağlı kalp ölmez!

 

Marifet ehli!

Sufi nefis, kirinden ve karışıklığından kurtulmuş; kalbi, tefekkürle dolmuş olandır. Beşerden geçip, Hak’la olandır. Sufinin gözünde, eşya eşyadır; toprakla altın birdir.

Allah yokmuş gibi düşünen; Allah yokmuş gibi hareket eden; mahrumiyet yolu seçmiş demektir.

Nefsinin cimriliğinden kurtulan kimse, huzurludur. Öğrendiği ilimden fayda bulamayanın ilmi faydalı değildir. Ey mahlûk, sen Yaratana dön ve O’ndan razı ol!

Olgun ve büyük kimselerin örnek hal ve hayat tarzlarına menkıbedenir. Mürit; tasavvufta kendisi için Allah’ın irade ettiğinden başka bir şey istemeyen, Allah’ın iradesi karşısında kendi iradesini hiçe sayan kimsedir.

Zahit, tasavvufta dünyaya rağbet etmeyen; dünyadan el ayak etek çekerek kendini bütünü ile ahrete Hakka veren; mala, mülke, makama, şöhrete değer vermeyen; ahreti, dünyaya tercih eden kimse demektir.

Allah, her şeyi kendisinden yarattı. Yarattığının üzerinden Rahman ve Rahim olan gözetici ve koruyan özelliğini eksiltmedi ve bunun için daima yarattı.

Sebepler, vesiledir. Müsebbip, Allah’tır. Mahlûkun hevesi, Allahu bes baki hevese dönmesi içindir. Gerçekte Allah kuluna, her an tecelli etmektedir. Ancak bunu, yalnızca kalp aynasını arıtan kimseler anlayabilirler.

Hayâ, adap ya Hu’dur. Allah’ı zikretmek, nimetlerine şükretmek nankör olmamaktır.

Kaddesallahu, sırrahu, Allah sırrını, kutsal pak temiz kalsın demektir. Veliler hürmeti için kullanılır.

İnsanın ahreti, aslında dünyadaki ömrünü nerede tükettiğine; gençliğini nasıl harcadığına; genç ve dinamik olan halini nasıl kullandığına; malını nasıl kazanıp, nerede harcadığına; ilmiyle amil olup olmadığına bağlıdır.

 

Hakikat

Allah; insana göz vermiştir, bakar. Gör dediği yerden bakan da, hakikati görmüştür.

Gelenek ve görenek üzerinden hakikat arayanlar, asla hakikati bulamazlar.

Müstakil düşünme ve araştırma cevheri, ancak hakikate varabilir; Allah güçlüdür, gücünde faiktır.

Rahman ve Rahim olan Allah’a karşı, yamuk bakana ne denir?

Allah, insana akıl ve irade vermiştir ve onlara zorlama vermiştir. Burada, serbest davranan vardır ve bu babda, insan özgürdür.

Kuran, öğüt kitabıdır. Ondan öğüt alan, onu harekete, fiiliyata çevirmeyen bir şey değildir. Asıl öğüdü yaratandan alanın, davranışları ilâhidir.

Hakikatin; savunmaya, reklâma ihtiyacı yoktur. Sabırla izleme ile onun hakikat olduğuna, şüphe kalmaz. Allah’ın yarattığı her şey, faydalıdır. Hiçbiri uğurlu, uğursuz değildir. Uğurlu uğursuz bakış, bizim eksikliğimizdendir.

Allah, yarattığı her şeye müdahildir. Onun için her şey düzenli ve güzeldir. Yalnız Allah, mükemmeldir. Yaratık eksiktir. Yaratan mükemmeldir. Yasin, ey insan, anlamına gelir; ya can, ya yavru, ya mahlûkun göz bebeği, yasin; ya ömür, beden olarak ta ya mezar; bir de idrak sahibi; ya akıl sahibi; ya vicdan sahibi manalarına gelir.

Bayramım imdi,

Bayramım imdi.

Yar ile bayram ederler, şimdi.

Bayramdaki tatili fırsat bilip gezenler, tozanlar da, hali dünya içindedirler. Allah, kulunun talep ettiğini verir.

Akrabalık bağı, aynı Rahimden gelenler içindir. Beden Rahimden, beden gelir. Sana şah damarından, yakın akrabalık ta Allah’tan gelir.

El Kahhar, mahlûkta biri birine faik olmasıdır;

Allah Kahhar isminin tecellisi her an bellidir. Yegâne yönetici Allah’tır.

Allah’ın Kahhar ismi, mahlûkta biri birine faik olmasıdır. Gülmeyi ağlamakla, sıhhati hastalıkla, varlığı yoklukla, derdi deva iledir. Allah’ın kahhar tecellisi, nuru ala nurdur. Nemrut’a bir sineği, musallat eder; ateşi suya, suyu ateşle kahreder.

 

Ya Hayy;

Yarabbi, eşrefi mahlûkat olan yaradılışımda idrakimi arttır. Seninle halimi daim kıl, idrakimi arttır!

Ya Hayy; Ya Allah! Bize Hayy’ da ki diri olan idraki bağışla!

Hayatta seni; hayata, Hayy’a çağıran kimdir? Hayy’da diri olandır.

Ölüm, seni diriden ölümsüz diriye taşıyandır.

Hayy ruhta latif, cesette kesiftir. Hayat, Allah’ın ismini, bütün varlıkta tavaf eder. Dönüşüp durur. Ahrete dönüşen de hayattır, Hayy’dır. İnsanda hayat, can ve ruhtur.

Hayat bizden, öç alır. Biz hayatı, Allah’tan alırız. Yememiz, içmemiz; O’nun onlara verdiği hayattandır. Hayy isminin, tecelli etmediği hiçbir şey yoktur. Toprak da canlıdır. Atom zincirinin dizilişi ve sayısı, elementleri muhtelif kılar. Her şey Hayy, ismi tecellisidir.

Onlar düzelmeyi, sevmezler. İyi bildiklerini kabullenmeyi, severler. Hayatını Rabbine şahit kılan, şahittir. Uğrunda ölenler, yani olanlardır.

Utanmıyorsan, istediğini yap! Hayâ, Hayy’dan gelir. Hayatın ruhu, maneviyattır. Maddi yanın, onun tezahürüdür. Mutlak hayatın sahibi, Allah’tır. Muvakkat hayat da, mahlûk hayatıdır. O, geçici hayattır.

Bilmediğini itiraf etmek, hayattır. Vahiy; ruhtur, ruhi hayattır. Ruh üflendi, hayvanı geçti.