Fıtrat, Allah’ın insana verdiği roldür; kabiliyettir.

Hikmet, bir şeyi yaradılışının yerine koymaktır, yaradılış amacını bilmek ve yerinde görmektir. Hikmet bir şeyin fıtratına saygılı olmaktır.

İnsanın kaderinin oluşmasında her bir şahsın rolü vardır. Yaradılışta fesat yoktur. İnsandan fesat gelir.  Bu da insanın fıtratından gelir. Fıtrat, Allah’ın insana verdiği roldür; kabiliyettir.

Doğan her insan, İslam fıtratı üzere doğar. Allah, her insanı temiz fıtratı üzere yaratır.  Asıl din, Allah’ın yaratılışa koyduğu ilahi sistemdir. Peygamberlerin koyduğu ayrı ayrı görülen dinler de kopyadır.

Fıtratla uymaya, seciye diyoruz, mizaç da deriz. Mizaçda, genetik yapı, iklim, sosyal yapımızın, hatta yediklerimizin bile etkileri vardır. Ama fıtratı, Allah verir ve o hiç  değişmez!

El Fatr, kullara fıtratı veren! O kullarına ve her şeye fıtrat vermiştir. Fıtrat, kazanım değildir. Allah, her şeye fıtrat vermiştir, yani ona yasa koymuştur. Bir şeyin fıtratını bilmek, onu yaratıcısına götürür. Eserden Müessise, fiilden Faile, mahlûktan Helik’e gidilir demek bu anlama gelir. Mesela, kar yağışının fıtratını (yasasını) bilmek onun ekmek yağıyor, nimet yağıyor demek olduğunu bilir.  Bunu gibi her varlıkta Allah’ın eli vardır. Allah’ın elinden çıkan, hep lütuftur, baldır, şekerdir; Fevkaladedir!

 

Allah’tan güç, kuvvet istenir. Bu da, fiili dua ile olur.

Mesela; Esmaül Hüsna tesbih etmek, dua ve ihlâstır. Biz, Allah’tan ne isteyeceğimizi bilmeyiz. Onun için, bizi bizden iyi bilen Allah, bize en uygun olanı verir!

Allah’ım var, neyim yok? Allah yok, neyim var! (Nefsin var).

Allah, sınırsızdır. Sınırlı insan sınırsızı nasıl kavrar, nasıl anlar? Anlayamadığımıza dua ile yaklaşılırsa, dua edenin duası kabul olur. İstemeyi, bilmemiz lazımdır!

Yağmur, toprağın duası için yağar. Allah onlarsız, araçsız hiçbir şey yaratmamıştır. Çünkü her şey, Allah’a aittir. Sen de Allah’a aitsin ve sırat-ı müstakim üzeresin!

Cihat demek, fiili kavga etmek değil, adam öldürmek değil, ceht etmek, gayret etmek, hakikati anlama ve anlatma demektir. Hal böyleyken, bunu yanlış anlayanlar kavga çıkarırlar.

Kimsesizlerin kimsesizi olun! Aslında bir kimsesiz, bir bilse ki Allah âlemlerin kimsesidir, sahibidir, o zaman sahipsiz olmadığını anlar, o Hak’ta zengin olur.

O bizi, anmayınca biz O’nu anamayız. O bizi yaratmazsa, biz yaratılamayız. Maksudum Sensin Ya Rabbi. İsteğim Sensin Yarabbi. İsteğim halimdir, Senin verdiğindir.

Dil nakil eder, akıl idrak eder, düşünür, alış verişi hikmetidir. Allah için, dünya ukba olmaz. O, bizim içindir.

Ben kulumun bildiği gibiyim, kulum nerede ise Ben oradayım. Makbul kullarımdan cilvemi bilen biri güler, diğeri de ağlar. İkisi de hayrette, ikisi de hicaptadır.

 

Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, onların katiyen Allah’a şerik koşmamasıdır. Allah’ın da onlara azap etmemesidir. Azap, mahrumiyettir. Allah’tan mahrum kalmaktan, daha büyük azap olur mu?

Verilen emanete hıyanet etmeyenler, işlerini hakkıyla yapanlar ve yalan söylemeyenler Allah’ın sevdiği kullarıdır. Ameli çok, ihlâsı az!  Nefsinin hızı ile kazandığı parayla, nefsinin istediği ibadeti yapan,  Arifi Billah’ın dediği ibadeti yapmayan, nefsinin tercihine uyar. Nefsini ilah edinenin, mabudu eşyadır; menfaatidir. Ehli tasavvuf, eşyaya ve dış görünüşüne itibar etmez. Kerametini gizler, mahfiliği sever. Haddini bilen insan, sevilir, Allah ta ona hidayet eder.

Halikin nifakı, mahlûkundadır. Allah benden razı ise, her şey hoştur.

Doğru söyleyenlerin rüyası da doğrudur.

Sualler bilgimizi ve arzumuzu söyler. Ya Rabbi, sevgine muhtacım!

Cahil nasihat dinlemez, daima, huzursuzdur. Akılsızlık devası olmayan derttir.