Peygamberlerin yolu zordur. Zor görünür halka, avama. Görsünler ki onlar da zordadır. Hz. Muhammed tefekkür ve müşahede ile Allah’la olmak için mağaraya sığınmıştı. Bu yüzden Hz. Muhammed bir deli olarak görülmüştü. Hz. Musa, Allah’ın bir kuluna tokat attığı ve o adam öldüğü için katildi. Kaçtı. O, bu yüzden bir kanun kaçağı olarak aranıyordu. Hz. İbrahim peygamber bir suçlu olarak yakılmaya kalkışıldı. Bu yüzden onların yolu zor gibi görünen kolay bir yoldu. Biri mağarada Allah’ın meleği ile buluşurken diğeri ateşten yanmadan çıkmıştı. Öbürü denizi yarıp içinden halkını geçirmişti.
(Hz. İbrahim ateşe atıldı. Allah onu yakmadı. Ateş gülşen oldu. (Düş İbrahim gibi nare, bu gülşende yanar olmaz.))

Allah’ın kullarına gösterdiği iki hâli vardır. Bunlar Allah’ın sevgi yüzünden gelir. Rahman ve Rahim. Rahman, Allah’ın insanlara gösterdiği bir yüzüdür. Allah’ın Rahman yüzü, insanlar arasında, sadece kendini korumayla ve günü kurtarmayla ilgilenen, henüz melekelerini kullanmayan insanlara gösterdiği yüzüdür. Diğer yüzü ise aklını kullanan insana uyguladığı özel muameledir.

Kaygusuz, abdal İnsan nuru kadimdir. Tasavvufta insanı kâmili, bununla özdeşleşmiş insanı söyler. Mesih kelimesi de insana konan Allah’ın tecellisidir. Hazreti Muhammed’te de ilâhi nurun tecellisi tüm ile gerçekleşmiş bir model olduğu ima edilir. On iki bin yıl öncenin uygarlığı incelendiğinde şu ifadeye rastlanır: İlâhi büyük esas kaynaktan gelen, insan ruhunun şanlı sonu Allah’a geri dönüştür. Aslına rücudur. Bu arada şöyle bir soru akla gelebilir. Evet, ama bunu öğrenmek bizim ne işimize yarayacak? Gözümüzle gördüğümüz güzellik, dilimizle tattığımız tat, burnumuzla aldığımız koku, ciğerimize dolan hava, denge.

Bu âlemde yegâne aranacak şey sevgi ve muhabbettir. Sevgi muhabbetsiz bu âlem çekilmiyor. Bu âlemi, bu âlemdeki bütün varlığı iki elin avuçları içinde bulsan görürsün ki sevgi ve muhabbetsiz bir şey değildir.

Kudret (ruh, enerji), nur, fasıldan fasıla geçerek yıldızdan sonra güneşe gelmiş ve güneşten yeryüzüne ilâhi nur inmiştir. Maksat insandır. Böylece insanın temeli nuru kadimden aksedip güneşte yoğunlaşan bu kudrettir. Güneş nuru kadimden gelen kudreti yeryüzüne aktarır. Tüm varlıklar güneş vasıtası ile nurdan hâsıl olmuşlardır. Asıllar; maddeye uşak, manaya ilâhi nurdur. Evren kesrolmuş bir bütündür. Bütün varlık ilâhi nurun yansımasıdır.