Tefekkür, aklın şükrüdür.

Tevhid, kesretin şükrüdür.

Hidayet öğretmiyorsan şükretmiyorsun.

 

Örnek almak güzeldir, taklit güzel değildir.

 

Razı olmak, şükretmek, şükürdür. Beni yaratan, bana her halimi veren Allah benden razı, benim de Allah’ tan razı olabilmemdir. Şükür, nimeti unutmamak, küfür nimeti unutmaktır. Allah almaz, verir. Hamd et! Dua Rabbine yönelmedir.

Günlük hayatı geçirmek için, vasat bir göz, biraz bilinç kafidir. Ama hakikati görmek için hikmet bakışına sahip olacak bir göz lazımdır ki alemi görür. Basara Billah lütfuna nail olmak gerekir. Uyanmak gerekir.

Ben haklıyım demek değil; ben Hakka tabiyim, Allah Hakim’ dir, ben O’nun Hakem olduğunu bilirim, O’na tabiyim, ilahi düzende hakem O’ dur demek gerekir.

Ben ehli tasavvufum, bir misalle anlatmaya çalışırsam; ben kimyagerim. Kimya kokarım, üstümden türlü türlü kokular gelir. Yanıma gelen laboratuvarda gibi olur. Burada benimle olmak; tasavvuf laboratuvarında olmaktır. Ben konuşurken kendilerini bırakıp beni dinlerlerse sözlerim onları büyüler, ya sersemleşirler, ya da bilinçleri gelişir. Büyülenir beni bırakmazlar, ya da anlamaz hiç gelmezler. Beni anlamayan, ehli tevhid bilmeyen hiç gelmesin. Onun burada işi ne? Bana; beni anlayan nefsin ötesinde bilgime, sinnime, gönlüme bakan; beni ehli hikmet bilen talebe gelsin.

Alışkanlıklar, insanı otomatik hale getirir. Bilinç altında yer eder. Sefil, monoton, bir hayat sürdürür. Bu basit hayattan kurtulmak için tek gereken şey: daha bilinçli olmaktır. Ben ben deyip havalanma! Hava ile şişmiş bir balon gibi olma! Onu bir iğne patlatır. Heva-i havasla ben deyip böbürlenme, tevazuda ol!

Küfürden, imana, ikrara dönüş, cehaletten kemalata varıştır. Vicdan Allah’ın tevvab isminin kuluna verdiği ilâhi lütuftur. Allah mükemmel, kul eksiktir. Eksik olan kul, hatalıdır. Hayat onu günah işlemeğe götürür, tövbe hayatın manasıdır. Tövbe özeleştiridir. Dolayısı ile kemale doğru yükselir, huzur bulunur, bilinç yenilenir, tazelenir. Hiçbir şey yanlış değildir. Günah işlemek tövbeyi getirdiği için lüzumludur. El Tevvab: Adem de, iblis te günah işledi; insan tevbe diledi; iblis tevbe dilemedi; günahında ısrar etti.

Asabiyetim, şiddetli davranışım; kendim, nefsim ve benliğimden değil; Hakkı söylemem ve onda ısrar etmemdendir. Bir insanın hayatı, insanlığın hayatıdır. Kul hiçbir zaman kusursuz olmaz, veliler, peygamberler dahil.  Ama bunlara kusurlu demek edebe sığmaz.

İbadete kulluk değil, Allah’a kulluk etmek; maksat kulluktur. Mahluk kuldur.

Her güzel şeyin bir yan tesiri vardır. Çünkü burası dünyadır. Cennet değildir. Şefkatle davranmak, terbiye etmek, şiddetle davranarak, ceza vererek terbiye etmekten iyidir, evladır. Allah, El-Afuv müthiş affedicidir. Hadi olan Allah, her şeye hidayet eder.

Kadının erkeğine yaklaşması, Allah’ın ona hidayet etmesindendir. Bu yüzden, neslinin devamını sağlar.

Nefsine daldı, gönlündekinin ihtişamını görmedi; gözü var görmedi.

İnsan fıtraten, yaratana yöneliktir. Allah yol gösterir. Nefisle, şeytanla olursan, her şey güzel; Allah’a yönelirsen, onlar sana düşman olurlar. Hidayet Allah’ tandır. Allah, yol gösterir, yöneltir, iletmez, ona cüz-i irade vermiştir. Sen yalnız uyarıcısın, Allah hidayete erdirir. Gel beni dinle, sözüme kulak ver. Allah’a karşı haşyet duymak, talep etmektir. Hidayet ışıktır, delalet karanlıktır. Arzu ve tutkuların üzerinde olmak, delalettir. Allah’tan ışık iste, hidayet iste. Küfürde ısrar eden sapıktır, yanlışta ısrar edendir. Bu durumda dahi Allah kuluna hidayet eder. Onun kalbine rehberlik eder.

Mutluyum Mutlu,

Her dem umutlu

Mübarek nurlu

Allah’ la olam

 

Evvel ilk, ahir sonradan demektir. Birbirinin zıddıdır. Allah’ ın zıddı yoktur. O’ nun evveli ahiri yoktur. İnsanın geçmişi, geleceği var da, mahluktur, yaratıktır. Zaman, insan için mühimdir. Allah zamanı yarattı. Var olan Allah yoktan yarattı, var etti. Kendisi mutlak vardır.

Allah’ı bilen çaresiz değildir. Bi çare olmak, kuşkudan gelir, korkudan gelir, seviyesizlikten gelir. Yegâne çare, muhabbeti ilahiden gelir. Allah sevgisinden gelir. Efendilik zorlamaz, o kuldur. Sultan Allah’tır.

Haddini bilenler, tartışmaz, ispatlamaz, sadece ifade ederler. Hiçbir iddia öne sürülmez, hiçbir kıyas, hiçbir kanıt verilmez. Mevlana gibi tüm müritler böyledir, onların söyledikleri bilgi değildir. Taşan bir neşe, manevi hazdır.

Aristo bilgi söyler, İsa’nın söylediği de bilgi değildir. Onun coşkunluğudur, ilahidir, Allah onu seçmiştir, ondan konuşur. Bunlar, kendilerinden hiçbir kanıt öne sürmeden ifade etmeye çalışırlar. Onların ki felsefe değildir. Felsefe ispat eder. Tartışır, öne sürer, inanç ise sergiler, beyan eder. Mürşit ise kendisine inanan, güvenen müridi ikna edebilir. Mürşit bilgi değil, sevgi verir. Bilgi ayrılık yaratır, nefrete yol açar.