Kader çizginizi düşünceniz çizer.

EL FATIR

Elma canlıdır; içindeki gizli kurt da, onun canlı olduğunu varlığı ile ortaya koyar. Bu tür oluşumlarla varlık der ki; ben canlıyım! Hiçbir şey kendiliğinden olmaz. Eser varsa müessisi vardır, O da Allah’tır. Aranan mesnet, istinatgâh, Allah’tır, maksat Allah’tır.

Kâinatın özü, çekirdeği mi var yoksa yoktan mı var ettim? Fatr, yokluk çekirdeğini yarıp kâinatı yarattı. Kâinat genişliyor denir. Genişliyorsa, habire şişiyor demektir. Şişen, bir an gelir ki patlar.

Başı ve sonu olan bu kâinatın, tekâmülü vardır. Tekâmülü bulunca, başlangıcı sona erer.

Göreceli bir şeyin; başlangıcı vardır, başlangıcı olanın sonu da vardır. Keşif, var olanı ortaya çıkarmaktır. Allah’ın başı ve sonu yoktur. Her şey Allah’ı söyler.

 

Evren yolcudur. Fatr hancıdır, sonsuz olan Allah’tır.

Allah’ın Fatr esması, bir şeyi yarıp içinden çıkarma kudretidir. Bir çekirdeğin açılıp ağaç olması, kökten dala, daldan çiçeğe, çiçekten meyveyedir. Fatr, eşyanın fıtratını, ortaya koyan esmadır. Allah’ın koyduğu fıtratı bozmak, şerdir. Rahman ve Rahim olan Allah, şerri de hayır eyler.

El Fatr; Allah’ın yarattığı fıtratında, değişme olmaz. Her yarattığı fıtratı üzerindedir. Değerlerinizin kaynağı ne ise, siz osunuz. Bedenin fıtratını bilen doktordur. O, bedeninin öleceğini de bilir.

Allah Fatırdır. Allah’ın fıtratına saygı duyun!

 

Sizin kader çizginizi, sizin düşünceniz çizer.

Başınıza gelen sizin yüzünüzdendir. İnsan aklını, adil kullanmalıdır.

Tek başınıza yanlış yönlenirsiniz, külli akıl sizi hedefe götürür.

Akıllı insan, kendisi ile dünya arasındaki dengeyi kurandır.

Aklını kullanan kişi, aydın kişidir. Ezbere dayanmayan kişi, zekidir.

Tefekkür derin düşüncedir. Sathi düşünce, tembelliğin, aptallığın adını kader koyar.

Sizin kader çizginizi, sizin düşünceniz çizer.

İnsanların amelleri; cenneti, cehennemi meydana getirir. Cennet de, cehennem de müstahak olanlara verilir.

 

Kim Allah’a sığındı, o nura gark oldu, beladan kurtuldu, huzur buldu.

Huzuru bilmek için, arada bir huzursuz olmak lazım. Sıhhati bilmek için, arada bir hasta olmak lazımdır. Lüzumsuz bir şey yoktur. Her şey fanidir, asıl baki olan Allah’ın zül celali vel ikramıdır. Celal ve Celil azameti ilahiye sığınan, emniyettedir.

Mürşidin evinde ikram vardır, yenir, içilir, rahat edilir. Bunlardan ala ikram vardır ki o da kızması, kulak çekmesidir. Bu ona, hayati ve idrakidir.

Mutlu Baba; birisine git dediği zaman, o kovmak değildir. Bilakis silkelen kendine gel, kendini oldur. Sendeki çirkinlikleri terk et, öyle olmaya gel demektir.

Mürşidin celali davranışında bile, müride ikram vardır. Mürit, mürşide “senden gelen beni ihya eder demeli ve anlamalıdır”.

Aşksız hayat çekilmez

Yüksüz hayat ta sevilmez

Esmaül Hüsnanın nuru ve idraki onda olmadığından; efsaneyi, geleneği, mitolojiyi din ediniyor.

Allah lütfunu, kuluna Esma-ül Hüsna ile indirir. Bu indirektir. Direkt indirse, kul bunu anlayamaz, tahammül edemez.

 

Zülcelâl vel ikram

İkrarın arkasından, ikram gelir. İnkârın ise önü ve arkası yoktur.

Hayat dediğin; hem eğlence, hem işkence, ikisi de ikram bize yoksa hayat manasız olurdu.

Zülcelâl vel ikram; celalinden bakınca cefa görünür, ikramından bakınca sefa görünür.

Celali; Rahman ve Rahim olan Allah’ın lütfü ikramdır.

Arzularının peşine düşen, kendini kaybeder. İçtenlik, gönülden gelir. Nefis çekilince gönül yaşar. Allah sevgisinden yoksun olan, günah işler.

Günah tarafından yöneltilenler, günahı yöneltenler, sevaba çevirenler…

Nefsini bilenin, kalbi kolay kırılmaz. Mantığa takılırsan, başarısız olursun.

Tecrübelerini, iradesini kullanan, başarılı olur.

Bütün yaratık içgüdüsü ile davranır ve kendini zamana, zemine göre ayarlar. İnsanda bu çok daha farklıdır. Onda intibak kabiliyeti vardır.

Ey Âdemoğlu önüne serilen, muhteşem yaratıktan örnek aldın mı,  hisse aldın mı, nasiplendin mi? Yarabbi beni nasiptar et diye dua ettin mi?

Neden insanlar benim görüşüme uysunlar? Her bir insan, kendi hususiyeti içindedir. Ama istişare etmek, akılların toplanıp düşünüp aklıselime varmasıdır.