Hâlik’in halk ettiği herkes dertlidir. Halik’in yaratma şevkinden de olsa, mahluk derde düşmüştür. Hicrandır, kesrettir.

Ayıramaz hiçbir perde ayıramaz. Dertse zaten derde deva. Dert dediğin ne ola? (Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş. Burhan sorardım aslıma, aslım bana burhan imiş.)

Masmavi bir deniz, dümdüz, sakin. Elbette süresiz. Derken üzerinde beyaz köpükler. Bu da neyin nesi? Acaba  yalnız göze sergilenmiş bir saik mi? İnsanı düşünceye çeken maksat ne? Maksut ne?

Yabancılık düzen ve sistemi içinde dahi öyle yabancı değilsin. Yabancı bile sana yabancı değil. Bende yabancı bir canla karşılaştın mı hiç? Hadi bana yabancı de bakalım.

Mükemmelsin; öyle mükemmelsin ki mükemmeli mümkün kılma hususunda saiksin. Mükemmel olmak mükemmele saygısızlıktır. Saygısızlık için saygı sergilersin.

Tecrübelerden sonra değeri anladım. Senin gibi birini aradım. O da aynı tecrübeleri yaşamış. Değeri; sevgisi ve muhabbeti gönülden gelenden gayrisinin, gayri, olduğunu bilmesi.

Madde mi mana mı denir. Herkes mana der. Madde aleminin girift sathında böyle söylense de zaman süreci içinde söylenir. Sözün ötesinde yapılana bakılır.

 

 

Beni bilen benimdir
Söyler, dili derindir
Gönlü Hakkın yeridir
Mutlu, Allah kerimdir.

MRM

 

Serildi yattı boylu boyunca
Sedire kanepeye
Bir sorun o nice
Aklı fikri kiminle
Gel otur gönlüne
Bak gönülde neler var
Dedim herkesin bir hali var
Sensin benim halimin halili

Gönüller içinde
Gönlün benim içimde
Orda burada değil
Her halikarda
Beraberlik ötesinde
Tek vücut halinde.

MRM

 

Düştün peşime
Peşi peşine
Eşimsin eşim
Sana bana ne

Beden bedene
Can canane
Her şey bahane
Akıl divane.

MRM

 

Mazeret yok, çalışmak var
Şeriat yok, tarikat var
Tarikat yok, marifet var
Marifet yok, hakikat var.

MRM

 

 

Kızım Rana; Baba gönül ehli olduğu için herkes onun kızı. Onlar da Baba derler. Ama sen benim öz kızımsın. Babanın has hanesinde (yani Küçükyalı’da) anneni ziyarete geliyor ve onu yalnız bırakmadığın için sana ve Görkem’e çok teşekkür ediyor, gözlerinizden öpüyorum.