Mürşidin sohbetinden kaçma!

Yaşantılar ve duygular, insanın zihnine bir şeyler kaydediyor. Olaylardan, algılardan meydana gelen bu alt beyni değiştirmek çok zordur. Onun için, ‘can çıkmayınca huy çıkmaz’ denir.

Görüyoruz ki, değiştirmek istediğimiz şeyleri değiştiremiyoruz, ama eninde sonunda kendimizi değiştirmenin bir yolunu bulmalıyız. Bunu arayıp bulmak, insanlığın gereğidir.

Bu değişimi kolaylaştıran mürşittir. O senin kendini tanımana yardım eder. Onun bir saatlik sohbetinin verdiğini binlerce kitap veremez. Mürşidin sohbeti, müziktir. Bir senfoni gibi, ruhla sohbettir. Kelimelerin, sözlerin gücü vardır. Söz vardır baş keser, söz vardır savaş keser.

Bir de bir söz vardır ki, İdraki açar. Bu sözün en kutsalı olanlâ ilâhe illallahtır!

Hayata, bize; iz bırakan; kelimedir. Sohbet, kelimeler dizisi; idraki geliştirir. Güzel kelimeleri çiçeğe söylesen; çiçek gelişir, güzelleşir. 

Hayvan, sohbeti bilmediği için hayvandır. Sohbetten kaçan, hayvaniyete kaçar, yani hayvanidir. Hâlbuki Allah; esması ile yani kulu ile konuşur. Kelâmın sahibi, Allah’tır.

Onun için, Mürşitten, sohbetinden kaçanın yüreği daralır, geri kalır, Allah’tan uzak kalır. Uzak kalanlar, dalîn zümresindendirler. Eşya kafalı olanlar; mal ve eşya düşkünüdür, cahildir, mahrumdur. Cahil ve ham insan da, bir şey yaptığı zaman şımarır, yapamazsa umutsuzlaşır.

İnsanlığın gelişmesi için cahilliğin giderilmesi gerekir.

Bu âleme gelen kim talebe değil ki? Allah’ı, Yaratanı bilme yolunda faal olmazsan ki; pasif iyiler faal olmadıkları için tembel oldukları için, ortalığı cahiller, yanlışlar, ukalalar alıyor. Bu da insanlığın gelişmesi için zaman kaybı oluyor. Ama ehli hikmet sahipleri, mürşitler gayret içinde oluyorlar.

Sırrı Huda’dır bu.

Dünya sınıf, insan talebe, Rab öğretmen, ilim Allah’ı bilmektir. İlim seçip ayırmaktır; Esmadan Müsemmayı, mahlûktan Haliki, Hakkı batıldan seçmektir. İlim, mahlûkun içinde Haliki, fiilin içinde Faili, esere bakarak Müessisi düşünmektir! Allah’sız ilim, ilimsiz Allah anlaşılmaz.

Bilginin kaynağı Allah’tır. Allah’tan direkt öğrenmek; idrak, ilham ve vahidir.

Has-ül has insan, zerreyi bütün içinde görür. ‘Yok’u var içinde görür. Ahed der.

Allah düşüncesi dışındaki akıl, eşyaya ait akıldır. En güzel yol, Esmaül Hüsna yoludur. Yaradılışın esasını öğretir. Allah, her şeyi yerli yerine koymuştur. Bunları yerinden oynatmak zulümdür.

 

Allah, Esma-ül Hüsna ile bilinir!

Esma-ül Hüsna Allah’ın isimleridir. Allah ismi Esma-ül Hüsna’nın kalbidir.

Varlığın en yücesi, Allah’tır. İsmin en yücesi de, Allah’a aittir. Hatta esma, Allah’ın yarattığı üzerindeki davranışının, isimleridir. Esma, yani varlık; Allah adına hareket eder. Dolayısı ile bu hareket, eşyanın Allah’a secdesidir. İnsanın secdesi, bedeni ve idrakîdir.

Zikir, kalbin ritmik harekâtıdır yani yaşayan her şeyin kalbi, Allah’ı zikreder!

İnsanların bilgileri; hayattan aldıkları, insana ait bilgilerdir. Âlim olan Allah’ın bilgileri O’na aittir ve insanoğlu onu anlamaktan acizdir, ancak Allah’ın kuluna verdiği kadar anlar. Ama bir kere Allah’la bağ kuran aklın da dili lâl, aklı mat oldu. Hayret ve hayranlık içre kaldı!

Allah’ı anlamak; onun esmasını, hayatın alternatiflerinde görmek, bilinenden, bilinmeyeni görmek, hayatı Esma-ül Hüsna ile haşır neşir olarak yaşamak, Allah’a yaratılmışlarla değil yaratan olduğundan bakmaktır.  Bunu için, su damlalarının mermere damlaması onu deldiği gibi, yani etki ve tesir nasıl tekrar ile oluyorsa, İnsanın bir esmayı tekrarlaması, onu benimsemesi ve unutmaması da o kadar etkili ve tesirli olur!  Zahmet çekilerek elde edilen bilgi İrfan’dır, sahibine de Arif denir!

Allah’ın yarattığı varlığa muamelesini, Esma-ül Hüsnasından öğrenebiliriz. Allah’ı, varlık üzerinden biliriz. Bu muhteşem kâinatın mimarı, Allah’tır. El Esmaül Hüsna; Allah’ın mükemmel olduğunu, mahlûkun kusurlu olduğunu ve mükemmel olmadığını söyler.

Allah tasavvurunun oluşması için; Esma-ül Hüsnayı derince düşünüp, yaradılışa yaradan açısından bakıp, esmadan müsemmaya varmalıdır. Ne kadar Esmaül Hüsnadan haberin var, bilgin var; o kadar Allah’tan haberin olur. Aslında iman, Allah’ın nuru ile bakmaktır, Allah’ı zikretmektir. İman, aklın ötesindedir.

Yaşama, sıhhat ve afiyet Allah’tandır. Dünya’ya geliş, gidiş; Allah’tandır. Allah’ı unutmamak, ondan gafil olmamak; hayatın zevkine varmaktır.

Şimdiye kadar, ömrümde pek mühim bir şey yok.

Yarabbi, sen varken ümidim var, bekliyorum, affını bekliyorum, lütfunu bekliyorum!

Allah asla gazap etmez. İnsan kendine azap eder. Azab-ı elim durumuna düşer. Bu durumda, aff-ı mağfiret diler. Allah Gaffar-ı Rahim’dir. Af eder.

 

Veciz Sözler,

Hadisleri incelemek; dedikodu değil zımni değil, hakikat ve hikmet bakımından incelemek, yorum farkı kazanmak, düşünmek, idrakimizi arttırmaktır.

Rahman isminin tecellisini almış, Rahim isminden nasipsiz; hayvanı korumuş sevmiş, insanı es geçmiş; onlara gönül açmamış kucak açmamış.

Vücudunuzda yakmayarak depoladığımız yağlar, şişmanlık yapar. Vücudumuza meyvelerle aldığımız şeker kâfidir. Bunu dahi hareketlerimizle yakmalıyız. Stres bizi, daima yemek yemeğe iter. Daima yeriz. Hareket de etmeyiz. Dolayısı ile yağlar, depolanır ve şişmanlarız.

Yanlışı bilmek; keyfi, meşrebi, gelenek göreneğe tabi olarak değil, hikmethamiz bakmaktır.

Yanlış var ki, doğru vardır.