Her zerre Allah’ı söyler.

İnsanlar; yüce Allah’ın her şeyi fevkalade yarattığına değil, mucizeleri merak eder ve bakarlar.

Allah’ın ilmi, her zerrede görülür!  Ey bunu anlamayan insan! İnsanın yaratılışına bak! Ondan başka ne keramet arıyorsun!

Allah’ın Muhid ismi her şeyi kuşatmıştır. Allah ‘beni’ yaratmış ve ihate etmiştir (kuşatmış sarmıştır). Bunun idrakine varanın fiili Allah’ın fiilidir. Allah’ın muhidi (onu kuşattığını) onu sardığını bilmeyen şeytani muhiddedir (şeytanın kuşatmasındadır)

İnsan; Öz yaratanın sonsuz an içindeki Öz ifadesidir. İnsan kendinin de o Özden olduğunu ifade edebilmek için hayat boyu; insanlar, olaylar, koşullar arasında dolanır durur. Ve Allahın bunu yaratma gücü, asla sonu olmayan çok boyutta bir süreçtir. Hepsi, aynı anda gerçekleşir.

Sonsuz ve sınırsız olan yüce varlığın yüce bir parçası olan ‘Ben’ karakterli insan, Ben kimliği içinde sınırlı değildir. Yani robot değildir. Allah ona cüz-i irade ve aklın ötesinde idrak vermiştir.

İdraki bir tarafa korsan, hep yanlış yapmış olursun. İnsanın hayvandan farkı, idrakli oluşudur.

Sen nefes alıp vererek yaşayan bir varlıksın, İdrakli ol! Bu senin la, illa arasında olduğunu gösterir. Nefes alırsın la, verirsin illa. Bu da Halik’le kulu arasındaki sırdır.

 

Aslında söylenen her şey tek bir gerçeğin ifadesidir. Yalnızca, hepimiz olan tek BİR var.

Allah kulunda ayan, kulda nihandır! Kul da görünür, kulda saklanır.

Tecelli eden varlığın özü, Allah ve kuldur.

İnsana ait olan insana, Allah’a ait olan Allah’a aittir. Bunu iyi anlamayan, haddi aşar.

Hiçbir şey; ona benzemez, onun benzeri değildir.

Allah’ı görmek bir yana, idrak dahi edemeyiz. Allah nuru ala Nurdur.

Allah Habir-ül Basirdir. Semi-ül Basirdir.

İnsan acizdir, Allah mükemmeldir!

 

Göz; eşyayı görür, ruh hikmeti görür, hakikati görür.

Basir, her halükârda görendir. Masir, gösterilirse görebilendir. Allah Basir’dir. Biz masiriz.

Gözle görmek sınırlıdır. Mesela, göz çok küçüğü göremez. Mükemmel olarak gören Allah, insana görmesi için göz verdi ama insan, göz’ün fiziksel varlığı ve ışığın varlığı gibi sebeplere bağlı olarak görebilir. Gözü alsa, göremez, ışığı alsa göremez.

İnsanda ayrıca, bir de gönül gözü vardır ki, ona izan denir.

İnsana fiziksel olarak verilen beş duygunun bi-Hakken kullanışından sonra ilham yani ön sezgi başlar. Bu da gelecekle ilgili bir deneyiminizin size hatırlatılmasıdır. Yani gelecekteki sizin size seslenişidir. Eğer gelecekle ilgili bir şey hissederseniz ya da rüyanızda görürseniz, dikkat edin! (o rüyaya önem verin) çünkü geçmiş hayatınızda ümit ettiğiniz şeyler, ileride karşılaşacağınız şeylerdir (düşündüğünüz şeyler ilerde başınıza gelir). O halde, bu gizemli yolu, takip ediniz. (daima olumlu şeyler düşünüp hayal edin!) O, sizi kemale götürecektir.

Yol, size gösteriliyorsa, sorduğunuz için görüyorsunuz.

Dünya, şahane ilahi bir düzen içinde yaratılmıştır.

İlahi sistem öyle bir sistem ki hiç hata yapmaz. Anlayan bilir ki, her şey yerli yerindedir. Anlamayan da, sistemin doğrultusunda çalkalanıp durur ve huzursuz olur. Bu düzeni, anlayan ve bilen bir kişi fevkalade yaşar. Uymayana da Allah daima kurallarını uygulatmada ısrar eder.

İlahi sisteme uy ki, maniler kalksın! Uymazsan manilere takılır ve daima tökezlersin.

Yiğit ol, manileri geçerek kaldır, onları hiçe say!

Sıradanlıktan kaçın! Kabul edilmeyecek olanı kabul etme!

Bildiklerini öğret! Hayatının her anında sev ve sevgi ver!

İdrak ve tefekkür içinde ol ve böyle davran!

Yüceliğe yönel ki, yüceler yücesi Allah’ı bilesin! Allah’ın dünyasında şefkat asla bitmez, sevgi asla azalmaz, sabır asla tükenmez. Sadece insanın dünyasında bunlar sınırlıdır.

Bizim kötülük dediğimiz, aslında hatadır. İnsanın hatasını bilmesi, onu kemale götürür. Hata da cehalettendir. Allah daima, şefkat göstererek hatalarımızı idrak etme bilincine götürür. Herkes, idraki seviyesinde yaşar. İnsan aslında, incitmek ve incinmek istemez. Ancak egosunun tesirinde bu hallere duçar olur. Allah zulmetmez. İnsanlar kendilerine zulmederler. Allah’ı anlamak için onun yarattıklarından başlanır. Sanatı gören sanatkâra hayran olur.

İstek ve ihtiyaç arasındaki farkı bilmek, çok yüksek bir hayat biçimi yani ustaların yaşama biçimidir.

İnsan sorumludur. Sorumluluğunu üstlenmiyor. Allah insana, halk ettiği her şeyi Âlim olduğunu bilerek verdi. İlim aklın yaratması, irfan gönlün yaratmasıdır.

İnsana ilim sonradan verilir ve yine alınır. Şuur, ince ve hassas bilgidir.

Aklımdasın Yarabbi, bizi faal ve mesul eyle ki, huzurlu ve mutlu olalım!

 

Mürşit; Kâmil insan!

Mürşit; güç, gayret ve destek olur. Kime? İsteyene, gerçekten aydınlanmak isteyenlere himmet eder. (pirim himmet, yavrum hizmet). Ben dergâha gelen herkesi, gerçekten oldukları gibi görür, görünüşlerine aldanmam. Onların kendilerince inandıklarını ret ederim, onlara daima yüksek düşüncelere sahip olmaları için yardımcı olurum. İnsan; başkalarının seçimlerine saygı duymalı, onları kendi yüksek düşüncelerini kabul etmeğe zorlamak değil, sadece düşünmeğe davet etmekle yetinmelidir. En kâmil insan, insanların kim olduklarını bilmez, kim olmadıklarını bilir ve onlara kim olduklarını bildirmeye çalışır.

Birine yardım etmek istiyorsan veyahut o senden yardım istiyorsa zaruri İhtiyacını gör, fazlasını verme, onu tembelliğe itmiş olursun.

İnsanların yollarını, yanlış yol diye yargılama! En mükemmel diye de görme! Herkesi; kim olmak istiyorsa istesinler, seçimlerinde destekle eğer destekleyebiliyorsan!

O; kendini bir hayal denizinde seyreden bir kaptan zannedip, ölçülü olan ömrünü boşa harcıyordu. Mürşit, onu uyandırmak istedi. O zavallı, kaçtı. Kaçmakla kurtuldum zannetti.

Dünyaya inen ruh; dünyayla haşır neşir olur, yani tutsak olur, ona ihtiyaç içinde olur. Ruhun bu haline, nefsi hali denir. Sabretmek, her halükarda işi Allah’a bırakmak, beklemek ve dolayısı ile selamete ermektir. (Her yaptığı eylemde) ‘Allah beni görüyor’ diyen; polise, kanuna, haklıya, haksıza bulaşmaz, emin yaşar. Her halükarda Allah kulunu görür, ağladığını da, güldüğünü de görür. İnlediğini de, dinlediğini de görür. Emaneti ehline verir.

Dua Allah’a sığınmadır. Kim Allah’a sığınırsa Allah ona kucak açar.

İyiliğe öncü olanlar ne mutlu insanlardır! Bir diğerine de ‘hep kitaba uy’ desen de, o bunun bir kolayını bulur, yaptıklarını yapacaklarını, kitabına uydurur ve oldu der. Hatasını savunan iblisidir, yalan söyler ve yalanı savunurlar. Bunlar boş ve anlamsız yaşarlar.

Ruh maddeden ileridir, enerji de maddeden güçlüdür.

Bu âlemi bir gölge bil!